Doğanın, suların kucağında oluşturduğu bu şehir, tarihi boyunca köprü hasreti içinde yanıp tutuşmaktaydı. Boğaziçi sularının, Marmara'nın ve Haliç'in ninnisi ile yüzyıllardır gelişen güzel İstanbul sularında Dârâ'nın Boğaziçi'nden iki milyon askerini geçirdiği köprü hikâyesi varsın geçmişte kalsın, uyusun, dursun. İlk köprü, hiç şüphesiz Fâtih Sultan Mehmed'in, 23 Nisan 1453 tarihinde, bir pazartesi günü Haliç sularında ve deniz üzerinde kurduğu köprüdür. Beş kişinin yan yana geçebileceği bir genişlikte ve 1000' den fazla duba üzerinde kurulan bu köprü, Bizansı maddeten olduğu kadar manen de yıkan bir mucize sayılmıştı. Ancak, kuşların kanat çırparak geçtikleri Haliç sularında Fâtih askerlerini yürüyordu.
Haliç'te yaptırılan bu köprü üzerinden tam üç buçuk asır geçti. Türkler, fetihlerle uğraşıyor, Tuna üzerine güzel ve sağlam köprüler kurduruyorlardı, İstanbul ise bu tek köprü ile yetindi. Ta, 1836 yılına kadar.
Unkapanı köprüsü...
1836'da devrin padişahı Sultan İkinci Mahmud, halkın ve tersanenin yararına Unkapanı ile Azapkapısı arasına bir köprü inşasına Kaptân-ı Derya Vekili Fevzi Ahmed Paşa'yı memur etti.
Kadir gecesi'nin ertesi günü açılış töreni yapılan köprü, birbirine bağlı sallar üzerine kurulmuştu. Uzunluğu 600 arşını aşkın, genişliği iki araba yüklü beygirle piyadelerin birbirine dokunmadan geçebileceği kadar rahattı.
Köprünün açılışı münasebetiyle Sultan İkinci Mahmud, «Zinhar kimseden akça alınmayacak ve herkes meccanen gelip geçecek» şeklinde bir irade çıkartmış, hattâ bu yüzden köprünün adına Hayratiye denilmişti. Padişahın bu iradesini dinlemeyenler, «Müruriye» (Köprü geçme parası) adı ile para almaya devam etmişlerdir. Yapılmasına da, Abdülmecid devrinde, donanması ile Mısır'a kaçan ve Mehmed Ali Paşa'ya teslim olan Fevzi Ahmed Paşa memur edilmişti. Köprünün genişliği hakkında tarihçilerin verdiği bilgi şöyledir:
«İyi araba yüklü, iki beygir ve iki tarafında da birbirine dokunmadan yayaların geçmesine yeter genişlik.» Bu da on metre kadar tahmin edilmektedir. Köprünün ortasında bir kabarıklık vardı, küçük gemiler buradan geçebiliyorlardı. Büyük gemilerin geçmesi için iki kanatlı kapı açılıyordu.
Unkapanı köprüsü 1836 yılında tamamlanmış, açılma törenini bizzat İkinci Mahmud yapmış ve ilk olarak kendisi at üstünde geçmişti.
Bu köprüye Hayratiye denmesinin sebebi, gelip geçenlerden para alınmamaya karar verilmiş olmasmdandı. Fakat «Kandilci Raşid» isminde biri, kendine buyruk olarak haraç alır gibi gelip geçenlerden para almaya başlamıştı. Padişahın emrini dinlemeyen bu adam, bu suçundan dolayı İstanköy adasına sürülmüştü.
Unkapanı köprüsü.
Karaköy köprüsü....
Unkapanı köprüsünden dokuz sene sonra 1845 yılında yapılmıştır. İstanbul'un 3. köprüsü 1844 yılında Sultan Abdülmecid tarafından düşünülmüş ve kurdurulmuştur.
Sultan Abdülmecid, 1845 yılında kurdurduğu köprüden önce kendisi geçmiştir. Genç padişahı diğer devlet ileri gelenleri izlemişlerdir. Açılış münasebetiyle köprüden halkın 3 gün parasız geçmesi emredilmiş, bu durum halk arasında çeşitli fıkraların söylenmesine sebep olmuştu.
1863 yılında köprü, Unkapanı ile Azapkapısı arasına getirilmiş, buraya George Vals tarafından demir dubalar üzerine yeni bir köprü yapılmıştır. Köprü yine paralı idi, para alma işleri de köprücülerin keyfine göre düzenlenmişti.
Abdülaziz, «Tercüman-ı Ahvâl» başta olmak üzere, diğer gazeteler vasıtasıyle yayınladığı tarife ile bunu ortadan kaldırmaya çalıştı. Tarifeye göre; yayalardan 5 para, yüklü, yüksüz beygir, merkep ile manda ve sığırlardan 30 para, koyun ve keçinin her birinden 5 para, kişi taşıyan atlı arabalardan 5 kuruş, bir atlıdan 4 kuruş, sırık hammahndan (yükçü) 2, sedyeciden 2,5 kuruş, manda arabasından 10 kuruş alınıyordu. Bu tarifeye girmeyenler arasında ise asker okul öğrencileri, tabur ve bölük ile geçen askerler, zaptiye neferleri, tulumba takımı bulunmaktaydı.
500 metre olaraktahinin edilen köprü, tahtadandı ve 18 sene kadar dayanabilmişti.
Bu köprünün, Fransızca İllüstrasyon dergisinde çıkmış bir resmi vardır. Bu resimden öğrendiğimize göre, ortası kabarıktı ve gemiler buradan geçmekteydiler. İlk Karaköy köprüsünün tarihinde büyük yeri olan bir olayı buraya nakletmeden geçemieyeceğiz.
O tarihte Kaptan Magnan adında bir Fransız, şehir sularında işleyen altı düz gemilerin, denizde de işleyebileceğini iddia ederek Cygne adlı gemisi ile 1855 yılı 15 Ağustos sabahı saat 11'de Marsilya'dan İstanbul'a hareket etmişti. O zaman Sivastopol savaşı yeni bitmiş, İstanbul bütün Avrupa'da anılan bir şehir olmuştu.
Kaptan Magnan, 20 Eylül gece yansı, tam 26 gün denizlerde bir hayli tehlike atlattıktan sonra, İstanbul'a gelebilmişti. Kaptan iddiasını ispat etmiş, zafer kazanmıştı. Bir gün İstanbul'da binlerce insanın gözü önünde müthiş bir gösteri yaptı. Gemisine son hızı vererek ilk Karaköy köprüsünün altından geçti.
Abdülmecid bu gemi ile ilgilenmiş, satın aldırmış ve Adalar'a işlemesine izin vermişti.
Cygne, 1855 yılı 8 Ekim günü 300 yolcusu ile Adalar'dan gelirken Sarayburnu önünde bir Avusturya gemisi ile çarpışarak ikiye bölünmüştü. Kaptan Magnan, ikiye ayrıları sevgili gemisini kırık dümeni ile Sarayburnu’na kadar sürükleyebilnişti, fakat içindekilerden kaçının kurtulup, kaçının öldüğünü bilmiyoruz.
Karaköy köprüsü.
Karaköy köprüsü.
Bu, 1863 yılında birinci köprünün yeniden yapılışıdır. O sene İstanbul'da büyük bir sergi açılmıştı. Abdülaziz, Mısır seyahatinden dönüyordu. Köprü'nün yenilenmesinde bu olayların da etkisi olmuştu. Bu köprü 1875 yılma kadar on iki sene kullanıldı.
Cezayirli oğlu Mıgırdıç adında bir ermeni, sadece gelip geçenlerden para almak maksadıyla yaptırmıştı. Ayvansaray ile Pîripaşa arasında kurulan bu köprü, 1863 yılında yapılmıştı. Köprü ancak on gün kadar yaşayabilmiştir, Balat ve Hasköy iskeleleri arasında çalışan kayıkçılar, ticaretlerine engel olan bu köprüyü bir gece tutuşturup yakmışlardı. Bu olaydan sonra, daha sağlam bir köprü yaptırılması zorunluğu doğdu. Yaptırılan üçüncü Karaköy Köprüsü ilk demir köprüdür. 105.000 altın liraya mal olmuştur. Bu köprü önce Azapkapı ile Unkapanı arasında kurulmak üzere sipariş edilmiş, sonra vazgeçilerek Karaköy'e konulmuştur. Bu köprü 1912 yılına kadar Karaköy'de kaldıktan sonra Unkapanı'na nakledilmiştir. Unkapanı'nda 1936 yılına kadar hizmet eden Karaköy'ün ilk demir köprüsü, böylece 37 yıl Karaköy'de, 23 yıl da Unkapanı'nda olmak üzere tam 60 sene yaşamıştır.
Karaköy köprüsü..
Unkapanı için sipariş edilen köprünün Karaköy'e konulması gibi, Eminönü - Karaköy için bir Fransız şirketine sipariş edilmiş olan bir köprü de 1875 yılında ilk demir köprü olarak Unkapanı'na kurulmuştur. Her biri 1.200 kilo ağırlığında 96 gemi demiri ile montaj için ayrıca verilen işçi ücretleri hariç 135.000 altın Türk lirasına mal olmuştu. Bu köprü, üçüncü Karaköy demir köprüsü buraya getirilinceye kadar 37 yıl hizmet görmüş, 1912'de Eyüp'e nakledilmiş, bundan sonra da bir kısmı yanmış, bir kısmı demir olarak satılmıştır.
Karaköy köprüsü.
1912 yılında Karaköy'den Unkapanı'na nakledilen köprü, 1936 yılına kadar dayanabilmiş, birçok kez şiddetli fırtına yüzünden kopmuş, 1936' da tamamiyle sökülmüş ve yerine şimdiki Unkapanı Köprüsü yapılmıştır.
Karaköy köprüsü..
İstanbul Belediyesi'ne 2.200.000 liraya mal olmuştur. Boyu 477 metre, eni 25 metredir. Bugünkü köprünün yerine, önceleri asma köprü yapılması düşünülmüştü. Köprü, Beyoğlu sırtları ile İstanbul'un en göze çarpan tepeleri üzerinden başlayacağı için hem İstanbul'un silueti bozulacak, hem de Haliç kıyısındaki halk için bir yarar sağlamayacak, hem de çok pahalıya mal olacaktı. Bu yüzden asma köprüden vazgeçilmiş, bugünkü köprü yapılmıştı.
İstanbul müslümanların eline geçtiği zaman Haliç kıyıları arasında ulaşımın sürekliliğini sağlayacak ve kolaylaştıracak bir aracın ihtiyacı görülmüştür. Bu zorunluluk nedeniyle Haliç’in daha aşağı kısmında olmak üzere Balat ile Hasköy arasında bir köprü yapılmıştı ki bu köprü kazıklar üzerine tahta döşenerek yapılmıştı. Köprü yerinin burası olarak seçilmesi İstanbul’un önemli ve kalabalık kenar mahalleleri olan Ayvansaray ve Piri Paşa’nın o zamanlar edindiği yüksek değerinden ileri gelmiştir.
Fakat Galata’nın günden güne ortaya çıkan önemi ve özellikle edindiği gelişim sur içi İstanbul’u ile bu yer arasında bir bağlantı bulunmasını gerektirmiştir. Âdil Sultan Mahmud Han hazretleri 1837 yılında Azapkapı ile Unkapanı arasında yüzen bir köprü yaptırmıştır ki günümüzde [cesr-i atîk (eski köprü)] olarak bilinen köprü budur. Bunu izleyerek 1844 yılında Sultan Abdülmecid Han hazretlerinin padişahlığı zamanında Vâlide Sultan hazretleri de ikinci bir köprünün yapılmasını gerek görmeleriyle günümüzde [cesr-i cedîd (yeni köprü)] denilen yüzer köprüyü Karaköy ile Balık Pazarı arasında yaptırmışlardır.
Devrin durumu ile uygun olmak ve her iki kıyı arasında en doğru bir araç olmak üzere yaptırılan [köprünün], Ayvansaray köprüsünün önemini azalttığından bu köprü Kırım savaşı zamanında yıktırılmıştır. Bu iki köprünün daha sonraları tamir ve değiştirilmesi gerekmiş ve o sırada köprü yüzer demir dubalar üzerine inşâ edilerek gönümüzde görünen şekle gelmiştir.
Yeni Köprü, gelip-geçilen en kalabalık yerde yapılmıştır ki tenha kaldığı hemen hemen yok gibidir. Eski Köprü ise diğerine oranla daha geniş olarak yapılmıştır. Bulunduğu yer nedeniyle önemi o kadar çok değildir. Köprülerin çeşitli isimleri olup, Cesr-i Cedid [Büyük Köprü, Vâlide Köprüsü, Karaköy Köprüsü, Yeni Câmi Köprüsü] ve Cesr-i Atik ise [Azapkapı Köprüsü, Unkapanı Köprüsü, Kasımpaşa Köprüsü] isimleriyle bilinmektedirler.
Köprüler genellikle üç kısımdan oluşmak üzere yapılmışlardır. Bunlardan kıyıda bulunanları çok sağlam olarak zincirler ve demirler ile karaya ve derin suya bağlanır. Ortada kalan kısım ise hareketli olup gemilerin geçişleri sırasında açılır ve diğer zamanda kapalı bulunur. Bu kısım genelde gecelerin ya da sabahın başlangıcında açıktır. Diğer zamanlar kapalı olup gerekli görülmedikçe iki kıyı arasındaki bağlantı kesilmez.
Köprülerin uzunluğu yaklaşık 450 metredir. Kalın kalaslar ve latalar ile yapılmıştır.
Geçiş Ücretleri
Cinsi Para
İnsan için 10
Binek Atı için 40
Binek Beygiri 60
Sedye 80
Araba 100
Paradan ibarettir.
Cesr-i Atik’in iki tarafında fazla olarak hiç bir şey yok ise de Cesr-i Cedîd’in Büyük Liman’a yönelik bulunan kısmında fazla olarak iskeleler vardır. Bu iskeleler gene duba üzerine yapılmış olup sanki köprünün bir parçası gibidir. Bu iskele yine zincir ve demir-lerle hem köprüye, hem de derin suya bağlıdır.
Köprüden iskelelere üç-dört basamak merdivenle inilir ve bunlara birer küçük iskele ile geçilmektedir. Üzerlerinde gazinolar, peruk dükkanları, manav, şekerci, kitapçı, benzeri gibi esnaf dükkanları bulunan iskeleler, iki kısımdan ibaret olup birinci kısım sur içi İstanbul’u tarafında, ikinci kısım da Galata tarafındadır. Birinci kısım Boğaziçi’ne çalışan Şirket-i Hayriye vapurlarının, ikinci kısım ise Üsküdar’a çalışan yine Şirket-i Hayriye vapurlarıyla Kadıköy, Haydarpaşa ve Adalar hattına çalışan İdâre-i Mahsûsa vapurlarının yanaşmalarına özgüdür.
İkinci kısım iskele üzerinde Haydarpaşa şimendifer kumpanyasının bilet satış memuruna özgü bir baraka vardır.
Cesr-i Cedîd-in Galata tarafından ve İdâre-i Mahsûsa iskelesinin simetriğinde üzerinde bir gazino bulunan küçük bir iskele daha vardır ki oraya da Haliç vapurları yanaşmaktadır. Bu vapurlar Haliç iskeleleri arasında çalışmaktadır.
Köprü üzerindeki manzara güzeldir. Köprünün ortasında durup çevreye gözleye-rek bakan bir kişi, anlatılmaya ve nitelendirmeye olanaksız hayret edilecek hoş manzara karşısında kendinden geçer.
Kaynaklar:
1)Karaköy ve Unkapanı Köprüleri: Hayat Tarih Mecmuası, Ekim 1966.
2)İstanbul’da İlk Köprüler: Hayat Tarih Mecmuası, Mayıs 1968.
3)Mir’ât-ı İstanbul. Mehmed Raif
____________________________________________________________________________________
ESKİ İSTANBUL'DA ARABALAR VE ARABACILAR
ESKİ İSTANBUL'DA TULUMBACILAR VE YANDAN ÇARKLI İTFAİYE VAPURLARI
ESKİ İSTANBUL HAYATINDA ÇİÇEK VE ÇİÇEKÇİLİK
Çayın Tarihi ve Çay Türkiye'ye Nasıl ve Ne Zaman Geldi?
Tütün ve Enfiye İstanbul'a Ne Zaman Geldi? Eski İstanbul'da Kahveler
Sultan Ahmet Parkı ve İstanbul'un Eski Eserleri (Bölüm 13)
Sultan Ahmet Parkı ve İstanbul'un Eski Eserleri (Bölüm 12)
Sultan Ahmet Parkı ve İstanbul'un Eski Eserleri (Bölüm 11)
Sultan Ahmet Parkı ve İstanbul'un Eski Eserleri (Bölüm 10)
Sultan Ahmet Parkı ve İstanbul'un Eski Eserleri (Bölüm 9)
Sultan Ahmet Parkı ve İstanbul'un Eski Eserleri (Bölüm 8)
Sultan Ahmet Parkı ve İstanbul'un Eski Eserleri (Bölüm 7)
Sultan Ahmet Parkı ve İstanbul'un Eski Eserleri (Bölüm 6)
Sultan Ahmet Parkı ve İstanbul'un Eski Eserleri (Bölüm 5)
Sultan Ahmet Parkı ve İstanbul'un Eski Eserleri (Bölüm 4)
Sultan Ahmet Parkı ve İstanbul'un Eski Eserleri (Bölüm 3)
Sultan Ahmet Parkı ve İstanbul'un Eski Eserleri (Bölüm 2)
Sultan Ahmet Parkı ve İstanbul'un Eski Eserleri (Bölüm 1)
Eski İstanbul (Bölüm 28) SON Eski İstanbul (Bölüm 27)
Eski İstanbul (Bölüm 26) Eski İstanbul (Bölüm 26) Eski İstanbul (Bölüm 25)
Eski İstanbul (Bölüm 24) Eski İstanbul (Bölüm 23) Eski İstanbul (Bölüm 22) Eski İstanbul (Bölüm 21)
Eski İstanbul (Bölüm 20) Eski İstanbul (Bölüm 19) Eski İstanbul (Bölüm 18) Eski İstanbul (Bölüm 17)
Eski İstanbul (Bölüm 16) Eski İstanbul (Bölüm 15) Eski İstanbul (Bölüm 14)
Eski İstanbul (Bölüm 13) Eski İstanbul (Bölüm 12) Eski İstanbul (Bölüm 11)
Eski İstanbul (Bölüm 10) Eski İstanbul (Bölüm 9)
Eski İstanbul (Bölüm 8) Eski İstanbul (Bölüm 7) Eski İstanbul (Bölüm 6)
Eski İstanbul (Bölüm 5) Eski İstanbul (Bölüm 4) Eski İstanbul (Bölüm 3)
Eski İstarbul (Bölüm 2) Eski İstarbul (Bölüm 1) Nusretiye Camisi
İstanbul Namazgâhları-6 İstanbul Namazgâhları-5 İstanbul Namazgâhları-4
İstanbul Namazgâhları-3 İstanbul Namazgâhları-2 İstanbul Namazgâhları-1
Yeni Cami Hünkâr Kasrı Cami Alemleri Sadaka Taşları
Eb-ced Hesabı ve Tarih Düşürme Sıbyan Mektebleri
Tarihte İstanbul Depremleri (Bölüm 3) Tarihte İstanbul Depremleri (Bölüm 2)
Bu bölüm çeşitli tarihi konulara yer verilecektir. İlk olarak zaman içerisinde bütün İstanbul'daki tarihi eserlin tahrib olmasına sebep olan "İstanbul Depremleri" yazısı verilmiştir.
© 2011-2021 | H.Veysel Güleryüz