Büyük Teodos’un (Theodosios) dikili taşı.
At Meydanı’nda Dikili Taş ile Burmalı Sütun arasında ve Orman Nezareti tarafında ve yontma taşlardan örme bir sütun görülür. Yüksekliği 25 metredir. Bu sütun hipodromun ortasına Yedinci Konstantin Porfiroyenet (Konstantinos Prophyrogennetos) tarafından (959–911) diktirilmiştir. Sütunun üstü tunç levhalarıyla kaplıydı ve bu levhalar üzerinde Konstantin’in (Konstantinos) atası olan Makedonyalı Birinci Vasil’in (Vasilios) galibiyetleri resimlendirilmişti.
Örme Sütun (Mıknatıslı Sütun)
Mösyö Detiye’nin (Dethiyer) söylediğine göre Lâtinler para basmak için bu sütunun üstündeki metal levhaları sökmüşlerdir. Sütunun üstünde tunçtan küre var imiş. Geçen zamanla harap olduğundan, büyük depremden sonra tamir edilmiştir. 1255 yılında Askeri Mühendis Okulu tarafından yapılıp günümüzde İstanbl Belediyesi tarafından kullanılan bir İstanbul plânında bu sütuna Mıknatıslı Sütun denildiği görülmüştür.
Konstantin (Konstantinos) Forumu denilen meydanın ortasında Kanstantin’in (Konstantinos) heykelini taşıyan sütuna bugün Çenberlitaş denilmektedir. Bunun nedeni bu sütunun yangınlarda harap olmasıyla güçlendirilmesi için çevresine geçirilen demir çenberlerden olsa gerektir. Bununla beraber sütun silindir şeklinde çeşitli parçalardan oluşturulmuştur. Her parçanın birbiri üstüne bindiği yerde ek yerinin görünmemesi için taşın üstüne çelenkler işlenmiş olmasına göre bu nedenle de Çenberlitaş denilmiş olması olasılığı da vardır.
Çemberlitaş. Kaynak: Dersaadet Fotografçıları, Paskal Sebah-1865
Eskiden bu sütun dokuz silindir biçimindeki taştan olduğu halde bugün arcak yedisi ortada olup ikisi güçlendirme sırasında temeline örülen kalın taş duvar içinde kalmıştır.
Çenberlitaş ve Divan Yolu’nun onuncu yüzyıldaki durumu (yazarın hayali resmidir).
Heykeli ile beraber sütunun yüksekliği 50 metreye kadar olurmuş. Bu sütun Roma’da Apollon heykelini taşıyormuş. Konstantin (Konstantinos) Roma’dan Bizans’a getirtmiş. Konstantin’den (Konstantinos) sonra Jüliyen’in (İlianos) ve Teodos’un (Theodosias) heykelleri konulmuştur.
(1081) yılında bir deprem nedeniyle yukarısındaki silindirlerle heykel yere düşmüş ise de Aleksi Komnenos (Aleksios) tarafından tamir ettirilerek üzerinde Rumca yazılar olan Korentiyen (Korintien) bir başlık yaptırmış ve üstüne yaldızlı bir haç koydurmuştur.
Bu sütuna Yanık Sütun da denilmesini yazarların çoğunluğu Jüstinyen (İustinianos) devrindeki meşhir Nika ayaklanması sırasında çıkan büyük yangınlarla yanmasına dayandırıyorlar.
Çemberlitaş.
Fakat bu söylenti o kadar doğru olmasa gerekdir. Çünkü o zaman bu sütun bir meydanın ortasında bulunuyordu. Bu olsa olsa ancak onaltıncı yüzyıla doğru çevresine evler yapılarak sütunun evler arasında kaldığı bir devirde çıkan yangından etkilenerek bu durumu aldığı ve o zamandan beri yabancılarca Yanık Sütun denilmiş olması daha doğrudur. Temelinin sağlamlaştırılması için örülen kalın duvar 1701 yılında Sultan Mustafa zamanında yapılmıştır.
Çenberlitaş’ın eski durumu ve sonradan yapılan duvarın içinde kalan kısmı. Kornelyus Görlint (Cornelis Gurlitt)’in eserinden.
Bizans’ın yedinci tepesi olan «Avrat Pazarı» tepesinde Arkadiyus (Arkadios) Meydanı denilen meydanın ortasında bir sütun vardı ki buna Arkadiyus (Arkadios) Sütunu derler. Bugün bu sütunun ancak altı metre kadar yükseklikte olan tabanı kalmıştır. 401 yılında imparator Arkadiyus (Arkadios) tarafından diktirilmiş ve üzerine kendi heykeli konulmuştur. Kodinos’un anlattığına göre bu sütun Toru (Tauri) (Bayezit Meydanı) Meydanı’ndaki Teodos (Theodosios) Sünunu’na tam olarak benzemekteymiş ki bunların her ikisi de Roma’daki «Troyan (Trajan)» Sütunu’na benzer olarak yapılmışlardır. Bugün bir bahçe içinde bulunan temeli, gene sütunun bulunduğu eski yerdedir. (4) Metre kadar genişlikte olan bu tabandan sütunun içine çıkmak için merdivene girilen bir kapı vardır.
Arkadiyus (Arkadios) Sütunu.
Bu sütunu görmüş olan Kodinos açıklamasında diyor ki: «Sütunun içinde taş merdivenle döne döne tepsine kadar çıkılır. İki yüz otuz üç basamak olup elli altı küçük pencereden ışık alır.» Sütunun dışarısı Napolyon’un (Napoleon) Paris’te Palas Vendom’daki sütunu gibi metal kaplı olup üzerinde İmparator Teodos (Theodosios) ve Arkariyus’un (Arkadios) kazandığı zaferleri resimlendirilmişti. Banduri’nin İstanbul’a dair yazdığı eserde bu sütunun bir Venedikli tarafından yapılmış resmi vardır.
Bu sütun 1685 yılında bile varmış. Fakat tehlikeli bir durumda harap olduğundan yıkılmış.
Arkadiyus (Arkedios) Sütunu. Kornelyus Görlint (Cornelis Gurlitt)’in eserinden.
Üzerindeki yazılardan «Marsiyen (Markianos)» Sütunu denildiği anlaşılan sütun, beşinci yüzyılda İmparator Marsiyen’in (Markianos) heykelini taşımak üzere dikilmişti.
Sarachanebaşı’nda (Kız Taşı) adıyla bilinen bu taş sütun günümüzde vardır. Fakat üstündeki heykelden eser yoktur.
Marsiyen (Markionos) Sütunu (Kız Taşı)
Bir söylentiye göre bu heykel Marsiyen’in (Markianos) oturmuş durumdaki heykeliydi. Mösyö «Kornelyus Görlint (Cornelis Gurlitt)»’in Bizans abidelerine dair yazdığı Almanca eserde bu heykeli ayakta olarak gösteriyor.
Son zamanlara kadar bir okulun bahçesinde bulunan sütunun Çırçır yahgınından sonra etrafında bir meydan bırakılmıştır.
Sütunun şimdiki bulunan kısmının yüksekliği 11 metre yirmi santimetre olup tabanı üç dört basamak üstündeydi. Bu basamaklar günümüzde toprak altındadır. Mösyö Kornelyus Görlint (Cornelis Gurlitt) bu sütunun tabanı ve heykeliyle birlikte yüksekliğinin 21 metre olduğunu söylüiyor.
Tabanının yüzleri üzerinde bir takım yarım kabartmalar görünmektedir. Üzerinde bulunan Lâtince yazı aşağıdadır.
Principis hanc statuanı Marciani cerne torumque, Decius ter Vovit qod tatianus opus.
Günümüzde Kız Taşı diye bilinen bu taştan başka bir sütun daha vardır ki asıl ona Kız Taşı derlerdi. Bunun bu şekilde isimlendirilmesi de bu sütunun üstünde aşk ilâhesi «Afrodit»’in heykeli bulunmasındandır. Sanki bu heykelin yanından geçen kızlar eğer bâkire değilseler belli olurmuş.
İmparator Jüsten’in (İustinos) (565 – 578) baldızı bu heykelin yanından geçerken bakire olmadığı bir gaipten gelen bir ses ile açıklandığından imparatorun emriyle bu heykelin kırdırıldığı söylentisine, bazı eserlerde restlanılmaktadır.. Fetihten sonra İstanbul’a gelen «Cilyus (Glius)» ise Fatih Camisi civarında böyle bir sütunun varlığından söz ediyor. Somakiden olan o sütun daha sonra Süleymaniye Camisi’nin yapımında kullanıldığı sanılmaktadır.
Tapkapı Sarayı içinde Sarayburnu’na bakan kapının önünde granitten tek parça bir sütun görülür. Bu sütunun başlığı Korentiyen (Korintien) tarzındadır. Yüksekliği 15 metredir. Sütunun tabanı üstünde Boğaziçi tarafına gelen yüzde Lâtince olarak aşağıdaki yazılar okunur.
Fortunae reduci ob dévictos Gothos.
İmparator ikinci Klod (Claude) (Mark Orel “Marcus Aurelius”) zamanında Gotlar üzerine kazanılan savaşlara bir anı olmak üzere dikilmiştir.
Yazar Nisefor Gregoras’ın (Nikephoros Gregoras) söylediğine göre İstanbul’un en eski abidesi olan bu sütunun üstünde İstanbul’u kuran Vizas’ın (Byzas) heykeli varmış.
Céremonies «Merasim» kitabında «Achellis» denilen ve Banduri ile Boevndelmonte’nin (Buondenrmonte) plânında hipodromun kuzey-doğusunda gösterilen bu heykel, Kristof Boevndelemonte (Christoforo Buondenrmonte) Osmenlı’nın İstanbul’u fethinden otuz yıl önce İstanbul’a geldiği zaman varmış.
Zonaras’ın aktardığına göre bu heykel eskiden Büyük Teodos’un (Theodozios) gümüşlü heykelinin bulunduğu yerde dikiliymiş. Çoğu yazarlar bu sütundan söz ederler ve Jüstinyen’in (İustinianos) at üstünde oldğununu gösteren bu heykelinin batıya doğru yani Divan Yolu’na yönelik bulunğunu söylerler. Perokopiyos (Prokopios) ise doğuya yönelik olduğunu söylüyor.
1340 yılında yapılıp, günümüzde Topkapu Sarayı kütüphanesinde bulunan, bu heykelin bir resmiyle yazarların anlatımları uyuşmaktadır. İmparator bir at üstünde olup başında çok büyük ve geniş bir tuğ ve bir elinde de üstünde haç bulunan bir küreyi taşımaktadır.
Mösyö Görlit (Grlitt) kitabında «Perokopus (Prokopios) »’un bu heykele dair aşağıdaki açıklamasını aktarıyor:
Jüstinyen (İustinianos) Heykeli
«Ogüsteon (Augsteon) Meydanı’nın ortasında yedi kat mermer basamak yapıldı. Bu basamaklara oturulabiliyordu. Bu tabanın üstüne büyük taşlardan bir sütun örüldü ve bunun üstünde metal levhalar dökülerek silindir şeklinde geçirildi. Bu levhalarda birçok kabartma resim vardı. Bu sütunun üstünde Jüstinyen’in (İustinianos) atlı heykeli vardı. İmparator, Aşil’in (Achilleus) elbisesiyleydi.
1350 yılında bu sütunun onarıldığını gören «Nikeforus Gragores (Nikephoros Gregoras)» diyor ki. Bu metal levhalar Lâtinler tarafından çıkarılmıştı. Taşların üzerinde çengel yerleri görülüyordu. Sütunu düz bir harç tabakasıyla sıvadılar ve delikleri kapattılar.»
Ciliyus (Glius) on altıncı yüzyılın başında «Otuz yıl önce bu sütunu temeline kadar yıktıklarını ve kala kısmının da kendisinin zamanında yıkıldığını söylüyor.»
1450’de hayatta olan olan Kodinus (Codinus) bu sütun hakkında bir hikâye anlatıyor. Diyor ki: «Bu sütunu yaptıran İgnatiyos’u (İgnatios) ihtilalciler karşılık olarak bu sütunun üstünde bırakmışlar ve iskeleleri kaldırmışlardı. Burada ölüme mahkûm olan İgnatiyos (İgnatios) ince bir sicim aracılığıyla gizlice yukarıya bir kalınca ip çekerek onunla aşağıya inmiş fakat ip yetilmediği için üstündeki çamaşırları, kuşağını ve diğerlerini bağlayarak hayatını kurtarabilmiş.» Bu hikayede gösterilen ip ve çamaşırların uzunluğundan hesap ederek bu sütunun 43 metre kadar olduğunu Mösyö Görlit (Grlitt) eserinde söylediği gibi Boendelmonte (Buondenrmonte) de bunun 41 metre yüksekliğinde olduğunu söylüyor.
Jüstinyen’in (İustinianos) heykeli. Kornelyus Görlint (Cornelis Gurlitt)‘in eserinden.
1550 yılında İstanbul’a gelen Piyer Cilli’nin (Pierre Gilles) anlattığına göre o devirde tabanının yüksekliği 31 metre kadar olup üzerinde heykel yokmuş ve heykelden sadece bazı kısımlarını görmüş. Anlattığına göre heykelin bacağı kendi boyundan büyükmüş. Heykelin ise doğal boyuttan dört kat büyük olduğunu sanıyor.
Piyer Cil’den (Pierre Gilles) yüz yıl sonra, yani 1650 yılında İstanbul’a gelen Spon bu heykelin altındaki kabartma resimlerin kopyasını çıkartmak istemişse de Türkleri kızdırmamak için çıkartamadığını söylediğine göre bunun o zaman var olduğu anlaşılıyor.
Bugün mevcut olmayan sütunlar içinde en tanınmışlarından birisi de Tauri denilen Bayezit Meydanı’ndaki birinci Teodos’un (Theodosios) heykeli ile Silivrikapı civarında Akağa Hristokorus (Khristophoros) tarafından dikilen diğer Teodos (Theodosios) heykelleridir.
Ogüsteon’da (Augusteon) bulunan «Evdoksiya (Eudokia)» sütununa gelince, bunun yerini bugün belirlemek çok zordur.
İmparator Arkadyus’un (Arkanius) (390) eşi Evdoksiya (Eudokia) çeşitli entrikalarla hükümeti eline almıştı. O zamanlardaki Bizans geleneğince kadınların uymaları gereken bazı kurallara uymayarak eğlenceye düşkünlüğüyle kilisenin dikkatini çekmişti. Sen Jan Krisostom (Saint Jean Chrysostomus) o zaman Bizans patriğiydi. Hemen Hıristiyan azizlerinden sayılan bu rahip bir generalin oğlu olup Antakya’da 344 yılında doğmuştu. Halk arasında çokk fazla etkisi olduğundan imparatoru bir kaç büyük ayaklanmadan kurtarmıştı.
Fakat Evdoksiya’nın (Eudokia) entrikalarından kurtulamayarak sürgün edilmiştir. Atmış yaşını geçtiği halde sürgün yerine yaya gitmeye mahkum edilmişti. Bu uzaklığa dayanamıyarak ölmüştür. İşte bu kadar büyük etkisi olan İmparatoriçe Evcdoksiya’nın (Eudokia) adına, hükümet ve halk Ayasofya Meydanı’nda, senatonun yanında, somaki bir sütun üstüne Evdoksiya’nın (Eudokia) gümüş heykelini dikmişti. Kuşkusuz ki Sen Jan Krisostom’un (Saint Jean Chrysostokus) halka vaaz verirken «Allaha ibadet edecek yerde şu heykele tapıyorsunuz.» şeklinde öğütleriyle heykelin yıkılmasını istemesi Evdoksiya’yı (Eudokia) kışkırdan nedenlerden birini oluşturmuştu.
Bu heykelin o zaman nerede bulunduğunu belirleyebilmek zordur. Fakat yazarların söylediklerine göre Manyora (Magraura) Sarayı önünde bulunuyordu. Heykelin temeli günümüzden atmış beş yıl öncesine kadar (Kitabın yazıldığı 1910 yılından atmış yıl önce) Adliye Nezâreti’nin temelleri açılırken üç metre derinlikte bulunmuş ve saray içindeki Sent İren (Sainte İrene) yanına götürülmüştü. Gerçekte, günümüzde orada bir temel ile bir başlık bulunmaktadır ki bunların üzerinde de Evdoksiya’nın (Eudokia) ismi okunmaktadır.
____________________________________________________________________________________
Eski İstanbul (Bölüm 22) Eski İstanbul (Bölüm 21)
Eski İstanbul (Bölüm 20) Eski İstanbul (Bölüm 19)
Eski İstanbul (Bölüm 18) Eski İstanbul (Bölüm 17)
Eski İstanbul (Bölüm 16) Eski İstanbul (Bölüm 15) Eski İstanbul (Bölüm 14)
Eski İstanbul (Bölüm 13) Eski İstanbul (Bölüm 12) Eski İstanbul (Bölüm 11)
Eski İstanbul (Bölüm 10) Eski İstanbul (Bölüm 9)
Eski İstanbul (Bölüm 8) Eski İstanbul (Bölüm 7) Eski İstanbul (Bölüm 6)
Eski İstanbul (Bölüm 5) Eski İstanbul (Bölüm 4) Eski İstanbul (Bölüm 3)
Eski İstarbul (Bölüm 2) Eski İstarbul (Bölüm 1) Nusretiye Camisi
İstanbul Namazgâhları-6 İstanbul Namazgâhları-5 İstanbul Namazgâhları-4
İstanbul Namazgâhları-3 İstanbul Namazgâhları-2 İstanbul Namazgâhları-1
Yeni Cami Hünkâr Kasrı Cami Alemleri Sadaka Taşları
Eb-ced Hesabı ve Tarih Düşürme Sıbyan Mektebleri
Tarihte İstanbul Depremleri (Bölüm 3) Tarihte İstanbul Depremleri (Bölüm 2)
Bu bölüm çeşitli tarihi konulara yer verilecektir. İlk olarak zaman içerisinde bütün İstanbul'daki tarihi eserlin tahrib olmasına sebep olan "İstanbul Depremleri" yazısı verilmiştir.
© 2011-2019 | H.Veysel Güleryüz