Ayasofya'nın gece ışıklandırılmış görünümü. Fotograf: H. Veysel Güleryüz.
Ayabofya, Bizans sanatı yönünden, Bizans mimarisinin en belirgin bir ana örneğidir. İlk yapımı dördüncü yüzyıla rastlar. Büyük Kostantin (Konstantinos) Bizans şehrini imar ederken Ayasofya’yı da yaptırmıştı. Fakat şimdi görülen yapı o değildir. Büyük Kostantin (Konstantinos) tarafından yaptırılan Ayasofya, o devirde Romalılar’da geçerli olduğu gibi uzun bir bazilika (82) şeklinde ve üstü ahşap bir çatı ile örtülüydü.
(82) Bazilika: Ortadaki yüksek, yanlardakiler daha alçak olmak üzere içi, iki sıra sütunla, üç salona ayrılmış, dikdörtgen biçiminde kilise.
Büyük Kostantin (Konstantinos) hükümdarlığı süresinin sonunda putperestliğe bile izin verdiği halde Ayasofya, Aya İrini (İrene) ve Anastasis isminde üç kilise yaptırmıştı.
İmparator Arkadiyos’un (Arkadios) hükümdarlığı zamanında (404 yılında) bir yangın sırasında Ayasofya mabedi tümüyle yandı. 415 yılında İmparator Genç Teodos (Theodosios) yeniden yaptı, fakat 532 yılında Nika ayaklanması adıyla tanınan ve İmparator Jüstinyen’in (İustinianos) iktidardan hemen ayrılmasını gerektirecek dereceye ulaşan hipodrom büyük ayaklanması sırasında gene yandı. Bunun üzerine Jüstinyen (İustinianos) bu mabedi çok büyük olarak genişleterek yapmayı düşünerek yangından kırk gün sonra Ayasofya’nın temellerini attırdı. Tıral (Tralles) (Sultanhisar)’lı Antemiyos (Anthemios) ile Milet’li İzidor (İsidoros) gibi devrinin en başarılı iki mimarı tarafından inşaat denetlendi. Bu yapıda İran yapım yöntemi uygulanıyordu. Jüstinyen’in (İustinianos) istediği bu binanın, o zamana kadar övüldüğünü duyduğu büyük yapılardan daha böyük bir şey olmasını, yani dünyanın en büyük ve en güzel yapısı olarak, Süleyman Mabedini bile geçmesini istiyordu. Bu isteğinin oluşturulabilmesi için ülkenin bütün varlığını buna ayırdı. Sâde Ambon ile Solea denilen mahfillerin yapımı için Mısır’ın gelen bir yıllık gelir harcandı. Eski yapının arsası küçük olduğundan, şimdiki binayı yapmak için çevresindeki evleri satın almak gerektiğinden bu konuda da çok para harcandı. İnşaat harcamaları ise çok büyük bir miktara ulaştı. Kodinos’un anlattığına göre Ayasofya binasına 361 milyon kadar harcanmıştır. Jüstinyen (İuztinianos) ülkenin her tarafındaki valilerine kesin emirler göndererek, eskiden yapılmış olan sütunlar ve mermerleri istedi. Efes şehrindeki Diyana (Diana) mabedinin sekiz adet somaki (83) sütunları getirilerek Ayasofya’ya diktirmiştir. Bu sütunlar eskiden bulundukları yere de İmparator Oreliyus (Aurelius) tarafından Mısır’daki Heliyopolis (Heliopolis) mabetlerinden ve bazı tarihçilere göre Balbek’den (Baalbek) getirilmiştir.
(83) Somaki: Kızıl veya şeşil renkli damarlı ve sert bir cins mermer, porfir.
Ayasofya’nın kubbe yukarısının kesitinin görünümü.
Atina, Sizik (Cyzique), Mısır ve Suriye’nin çeşitli şehirlerindeki eski ve güzel yapıların çoğundaki değerli taşlar, oymalar, sütunlar, metal eşyalar, fildişi gibi çeşitli değerli ve güzel parçaların birçoğ Ayasofya’ya taşındı. Çok özenle yapılan inşaat beş yıl sürdü, İmparator kendisi yapımı izledi. Binanın yapımının bitiminde Jüstinyen (İustinianos) açılışını yaptı. İmparatorlar her zaman kiliseye Papa olarak gelirlerdi. Jüstinyen (İstinianos) ise on dört at koşulmuş zafer arabasına binmiş olduğu ve çevresinde bütün saray halkı ve köleleriyle, devlet memrları bulunduğu halde, büyük sarayın kapısından çıkarak Ayasofya’ya kadar geldi ve orada arabadan indi. İmparatorlar kiliseye geldikleri zaman kapıda patrik tarafından karşılanılırlar ve patriğin elinden tutarak içeriye girip kutsal alana kadar giderlerdi. Jüstinyen (İstinianos) patrik Menas tarafından karşılanıp elinden tutularak içeri girerken duyduğu sevinç ve gururu başka birisiyle paylaşmak istemiyerek patriğin elini bırakmış, Ambon denilen yüksek yere kadar hızlı adımlarla yürüyerek orada ellerini göğe kaldırıp sevinçli ve heyecanlı bir ses ile «Allah razı olsun ki böyle bir eserin yapımına beni memur etti. Yâ Süleyman seni geçtim.» demiştir.
Ayasofya her kenarı 75 metre olan kare bir temel üzerine yapılmış olup Kudüs’e yöneliktir.
Binanın yapıldığı zeminin her tarafı aynı sağlamlık derecesinde ve düzgün olduğundan temelleri, birçok kemerden olşan ve üstü 25 kadem (84) kadar yükseklikteki düzgün bir beton tabakası üzerine atılmıştır. Bu temeller hakkında henüz kazı ve inceleme yapılmamıştır.
(84) Kadem: Ayak, adım, fut. Yarım arşın uzunluğundaki ölçü (yaklaşık 37,5 santimetre).
İç alanı ile yan tarafların bazı yerlerinde bulunan deliklerden anlaşıldığı üzere binanın zemininin altında çok büyük kemerler ve büyük bir sarnıç vardır.
Ayasofya’nın yatay kesit planı.
Pilpâyeler (85) çok büyük kalker taşlarından yapılmıştır. Duvarlar tuğladır. Anlatılanlara göre kubbenin yapımı için Rodos’ta özel olarak çok sağlam ve hafif olmak üzere tuğlalar yapılmış ve bu tuğlaların üzerinde aşağıdaki metin yazılıymış «Allah yaptı. Allah koruycusudur.». Fakat daha sonra Müze müdürü olan Mösyö Dötiye (Dethier) şimdiye kadar çıkan tuğlalar üzerinde böyle bir yazı görülmediğini eserinde yazıyor. Tuğlaların çoğunluğu kare şeklinde olup kenarları 27 santimetre boyunda ve beş santimetre kalınlığındadır. Harcı Horasan’dır. Bizanslılar’ın tuğla yapımında çok fazla becerileri olup İran’dan aldıkları yapım yöntemlerini daha da geliştirmişlerdi. Ayasofya’nın kubbesinde ise bu hüner kendisini göstermiştir. Anlatıldığına göre tuğlalar çevresel olarak sıra ile örüldükçe her on sırada bir dua edilerek tuğlalar arasına kutsal yağ ve diğer kutsal eşya gibi şeyler konularak kubbe böylece örülmüş. Zeminden kubbenin başladığı yere kadar olan yükseklik 41,10 metredir. İç alanın ortasında yani top kandili yerinde kubbenin yüksekliği 56,15 metredir. Ve kasnak seviyesinde çapı 31 metre olup dışarıya kadar 32 metredir. Avludaki duvarlar tamamlandığında bütün binanın kapsadığı alan 7,000 metre karedir. Kubbenin oturduğu kasnağın üzerinde 40 pencere vardır. Kubbe dört pilpâyeye dayanan dört kemerden oluşmuş dört alika üstündedir.
(85) Pilpaye: Büyük yapılarda kubbeyi tutan örme sütun, filayağı.
Ayasofya’nın boyuna kesiti.
Merkez kubbenin iki tarafında iki yarım kubbe olup onlar da diğer yarım kubbelere dayanır ve böylece içeriden bakanlara gökyüzü kadar geniş bir manzara oluşturur. Eskiden kubbenin ortasında kutsal ruh’u canlandıran gümüş bir güvercin asılı olup, bu güvercinin içinde de Hazret-i İsa’nın vücudunu simgeleyen kutsal hamur saklanırmış.
Kubbenin içi mozayıkla aziz resimlerini içermekte olup her bir alikenin (Pantartif)üzerinde de günümüzde kanatları görülen dört meleğin resimleri vardı. Bu resimlerin yüzleri yerine şimdi birer yıldız resmi yapılmıştır. Eski Yunanistan’da halk mabedin içerisine giremediklerinden her zaman mabetlerin dışarısına daha çok özen gösteriliyordu. Bisanslılar ise kiliselerin dışarısından çok içerisine önem verdiklerinden, Ayasofya’nın içi çok muhteşem ve süslü yapılmıştı. Dışı ise çok basit ve sadedir. Ayasofya’yı dışarıdan gören bir kimse hiçbir zaman içinde duyduğu azamet ve haşmeti önceden düşünemez.
Ayasofya’nın enine kesiti.
Ayasofya’nın iç duvarları çok ender bulunan ve çok süslü renklerde mermerler ve somakilerle kaplıdır. Kubbeleri ve kemerleri içeriden altın zeminli mozayikdir. Sütun başlıklarıyla kapı üstleri ve kanatları çok sanatkârca işlenmiş olup yaldızlıydı.
Ayasofya’da 108 sütun vardır. Bunların 40 adedi aşağıki katta ve 60 adedi kadınlara özgü olan ikinci katta - ki bu kata (Yanaki) derler – sekiz adedi de gene ikinci katta dört köşedeki yarım kubbeleri tutarlar. Somaki, granit ve diğer ender bulunan taşlardan yapılmış olan ve birçoğu eski mabetlere ait olan bu sütunların tümünde çok sanatkârca işlenmiş başlıkları vardır.
Günümüzde mabedin gerek içi ve gerekse dışı tümüyle eski şekilde değildir. Kiliseyken içinde Hıristiyanlık törenlerinin yapıldığı bazı bölümler vardı ki bunlar bugün yoktur.
Ayasofya’nın içi: İç alan ve mihrabın orta kapı üstündeki mahfilden görünüşü.
Ayasofya’nın içi: İç alanının günümüzdeki görünüşü. Fotograf: H.Veysel Güleryüz
Şimdiki mihrab yerinde o zamanlar Kürsü-i Yesu’ denilen rahle bulunurdu ki onun üzerinde kutsal hamur saklanırdı. Şimdiki minber ile hünkâr mahfilinin bulunduğu yerdeki ayaklardan karşılıklı olarak on iki sütundan oluşan gümüş bir parmaklık ile ayrılmış olup onun arka tarafı kutsal alan olarak sayılır ve oraya rahipler ile imparatordan başka kimse giremezdi. Bu parmaklığın sütunlarla ayrılmış her kısmı üzerinde e’izze resimleri vardı.
Kubbeyi tutan dört fil ayağının mihrap tarafındakilerden, karşıdan karşıya ayrılmış olan yere de solea derlerdi. Burada dua okuyanlar ve rahipler bulunurdu. İç alanın ortasına yakın ambon denilen yüksek ve yuvarlak bir mahfil vardır ki bu da sekiz mermer sütun üstünde duran bir kubbe ile kaplıydı. Bu kubbenin üstünde yüz kilo ağırlığında altın bir haç vardı.
İmparatorlar büyük dini törenlerde buraraki basamaklar üstünde dururlardı. İmparatorların taç giyme törenleri de burada yapılıyordu.
Ayasofya’nın içi: Köşelere gelen sütunlar ve üst katın aşağıdan görünüşü.
Mösyö Labart Labarte «İmparator Jüstinyen’in (İustinianos) hükümdarlığının otuz ikinci yılında oluşan bir zelzele sırasında Ayasofya’nın kubbesinin bir kısmı yıkıldığı zaman, bu muhteşem mahfil de harap olmuştur» diyor.
Ayasofya gece yapılan dini törenlerde esrarlı ve etkili bir şekil alırdı. Altı bin kandil yanardı. Duvardaki mozayıklar birer hayalet gibi parlardı.
Ayasofya: Üst kat mahfillerin bir kısmı.
Üst kat mahfillerden birinin günümüzdeki görünümü. Fotograf: H. Veysel Güleryüz.
.
(Gelecek Bölüm)
Eb-ced Hesabı ve Tarih Düşürme
Tarihte İstanbul Depremleri (Bölüm 3)
Tarihte İstanbul Depremleri (Bölüm 2)
Tarihte İstanbul Depremleri (Bölüm 1)
Elektronik Dünyazı Yazıları için aşağıdaki linklere tıklayabilirsiniz.
Sitemizde yer alan "Elektronik Böcek" yazısını görüntülemek için buraya tıklayın.
Sitemizde yer alan "Sivrisinek Kovucu" yazısını görüntülemek için buraya tıklayın.
Sitemizde yer alan "LED Süsleri" yazısını görüntülemek için buraya tıklayın.
Sitemizde yer ayan "LED'lerle İki Devre" yazısını görüntülemek için buraya tıklayın.
Sitemizde yer ayan "LED'li Göstergeler" yazısını görüntülemek için buraya tıklayın.
©2011- 2019 | H.Veysel Güleryüz
Bu bölüm çeşitli tarihi konulara yer verilecektir. İlk olarak zaman içerisinde bütün İstanbul'daki tarihi eserlin tahrib olmasına sebep olan "İstanbul Depremleri" yazısı verilmiştir.
© 2011-2019 | H.Veysel Güleryüz