kitap.jpg

ESKİ İSTANBUL ABİDELERİ VE BİNALARI

Prof.Celal Esat Arseven

- Tefrika 12 -

(Geçen Bölümden Devam)

Ayasofya (Devam)

AG Ayasofya Dia-Kapak.jpg

Ayasofya'nın karlar altında görünümü. Fotograf: Ahmet Güleryüz.

 

Kiliseye özgü eşyanın çoğunluğu altın ve gümüşten olup çok değerli taşlarla süslüydüler. İki İncil vardı ki altın kapaklarıyla birlikte iki kental (86) ağırlığındaydılar. Yazar Perokop’un (Prokopios) dediğine göre yalnız kutsal yerde (40.000) kilo ağırlığında gümüş kutsal eşya varmış. Kapılar, selvi, abanoz ve fildişi olup büyük kapı yaldız kaplama gümüştenmiş.

(86) Kental: Yüz kilogram ağırlığında bir tartı birimi.


İç alana girmeden önce on metre kadar uzunlukta ve caminin genişliği boyunca son cemaat yeri vardır ki burasına Bizanslılar narteks (87) derlerdi. Buranın duvarları da çok güzel işlenmiş mermer ve somakilerle kaplıdır.

(87) Narteks: Bazilika tipi kiliselerde revaklı dış dehliz.

Bu taşlar öyle kesilmiştir ki aynı taştan çıkarılan iki parça yan yana konularak işlendiğinden bir takım ilginç şekiller oluşmuştur. Bunlara biraz dikkat edilirse bir takım tuhaf şekiller olduğu görülür. Üstelik bazı yazarlar bu şekiller içinde Hazreti İsa’nın bile resmine benzer şekiller bulmuşlardır. Bu narteksin iki başında büyük birer dış kapı olup içinde de sahına (88) girmek için dokuz kapı vardır.


(88) Sahn: Meydan, aralık; cami ve medreselerde halkıhn toplanmasına özgü üstü kubbeli, örtülü yer.

S-143.jpg
Ayasofya: Yukarı mahfil.

IMG_5828.JPG

Ayasofya: Yukarı mahfilin günümüzdeki görünümü. Fotograf: H. Veysel Güleryüz..

Bunların orta kısmındaki üç kapının çerçeveleri tunç olup diğer kapılardaki ise mermerdir. Ortadaki üç kapının ortasına gelen kapı en büyüğü olup imparatorların girdiği kapı olduğundan imparator kapısı denilirdi.
Narteks’in dış tarafında gene böyle, fakat daha dar bir kısım vardır ki ona da Ekso Narteks yani dış narteks denirdi. Bu kısımla narteks arasında da kapılar olduğu gibi bu kısımdan da avluya çıkmak için üç kapı bulunur. Aynı zamanda bunların ortasındaki de imparator kapısı ismini alırdı.

S-144.jpg
Ayasofya: Yukarı mahfil.

Narteksin yan tarafındaki kalın dayanak duvarlarının gövdesi içinde merdivensiz olarak dolaşarak yukarı kata kadar çıkan eğik düzlemler vardır ki buralardan kadınlar tantırevan (89) ile kilisenın yukarı katındaki kadınlar yerine çıkarlardı.Yinege (Gynécée) denilen bu yerde önemli kadınların birer işaret ile belirlenmiş özel yerleri bulunur.

(89) Tahtırevan (taht-ı revan): (Dört kişi veya iki katırla taşınan ulaşım aracı.

S-145.jpg
Ayasofya: Sultan Ahmet meydanı tarafından görünüşü.

Dış narteksten avluya çıkılır. Avlu günümüzde eski şeklinde değildir. O devirde bu avlunun çevresinde direkler olup, bu direkler arasında da kemerler vardı ve üstü saçakla örtülüydü. Bu sütunlar mermerden olup, her iki sütunda bir dört köşe ayaklar vardı. Avlunun ortasında bir havuz vardı. Bu havuza mermer arslanların ağzından su akardı. O devirde kiliselere girenlerin önceden yıkanmaları ve temizlenmeleri geleneksel olduğundan burada el ve ayaklarını yıkarlardı.


S-146.jpg

Ayasofya: İçerideki yan sütunlar ve üst kattaki mahfil.

Hatta kilisenin içinde de böyle bir küçük tekne olup, bunun üzerinde Rumca şu cümle yazılıydı.

Rumca yazi.jpg

Bunun anlamı «Yalnız yüzünüzü yıkamayınız, günühlarınızı da yıkayınız.» dır. Bu cümlede bir olağanüstülük vardır ki, o da gerek sağdan sola ve gerekse soldan sağa aynı şekilde okunur.
Ayasofya’da yapılan dini törenlerde imparatorların hangi kapılardan girdiği ve nerelerde durdukları ve törenin ne şekilde yapıldığına dair İmparator Kanstantin Porfirojenet (Konstantinos Prophyrogennetos) tarafından yazılan meşhur «Merasim» Cérémonies isimli kitabında geniş bilgiler vardır.
Bu kitabın açıkladığına göre, imparatorlar büyük merasimlerde avlunun ortasındaki Avrapil (Aura pyle) (güzel kapı) denilen kapıdan girerler ve orada büyük bir perde ile ayrılmış özel yerde -ki metatoryun (metatorion) derlerdi– tacını çıkartarak kendisini bütün rahiplerle birlikte karşılayan patriğin elinden tutup orta kapıdan içeri girer ve sahnın ortasından geçerek ortada bulunan ambon’a gelirdi.

S-147.jpg
Ayasofya: Ayasofya meydanı tarafındaki koridor kapısının turç kaplı kanatlarından biri.

Ambon yukarıda da anlatıldığı gibi yuvarlak ve üstü kubbeli bir mahfil olup iki tarafında merdivenleri vardı. Genellikle bunun basamakları üzerine çıkarak merasimi oluştururdu.
İmparatorlar kutsal alan için şimdiki minberin hizasında bulunan gümüş bir parmaklıktan içeri girerken üzerinde haç bulunan kapısını öperdi.
Minber bulunan yerin arkasında altından bir haç vardır ki onun önünde ibadet ederlerlerdi.
Büyük dini törenlerde bezen yabancılar da bulunurdu. Bunlar şimdi olduğu gibi yukarıdaki katta orta kapının üstündeki kısmında dururlardı. Üstelik yedinci yüzyılda bir Arap elçilik gurubu bile buraya kabul edilmişti.
Ayasofya’nın bazı tamamlayıcı kısımları daha vardır ki bunlardan günümüzde hiçbiri görülmemektedir. On beşinci yüzyılda İstanbul’a gelen Boydelmonte (Buondelmonte) seyahatnâmesinde kendisinin seyanatinden önce Ayasofya’nın çevresinde sekiz yüz rahibin barınmasına özgü hücreler olruğunu, fakat seyahati sırasında bunlardan eser kalmadığını söylediğini, Ebersolet (Ebersolt) yazıyor. [90]


[90] Description des iles de l’archipel 1897 P.86

On yedinci yüzyılda İstanbul’a gelip Ayasofya’nın resmini yapan Garello (Grelo) avluya bakan üç kapının yanında dört köşe bir kule olduğunu gösteriyor. [91] Swainson ve Lethaby Ayasofya’ya dair yazdıkları eserde bu kulenin Venedik doju tarafından üçüncü Mihail’e (Mikhail) gönderilen çanın asılması için yapıldığını söylüyorlarsa da Novgorod’lu Antuan’ın (Antoine) söylediğine göre 1200 yılında Ayasofya’da çan olduğunu ve dua zamanlarını Hayosider denilen bir tür gürültü yapan tahta aletle ilan ettiklerini, gene Mösyö Ebersolt eserinde anlatıyor.

[91] I. Ebersolt: Sante Sophie page 6. 1810 Paris

Bazıları da bu kulenin temellerine ait olduğu sanılan bu büyük duvarların ancak Birinci Vasil (Basilios) zamanında sakatlanan kubbeyi tutmak için dayanak duvarları olarak yapıldıklarını öne sürüyorlar.
Mösyö Antonyadi (Antoniades) eserinde bu kuleyi kapının sağ tarafında olarak gösteriyor.
Ayasofya bin beş yüz yıla yakın bir süreden beri dayanmıştır. Fakat ilk yapıldığı zaman Kostantin’in (Konstantinos) acele etmesiyle yapımından yirmi yıl sonra oluşan bir depremde bir kısmı harap olmuş ve kubbenin bir kısmı ambon’un üstüne yıkılarak onu yoketmişti.

S-149.jpg
Ayasofya - «Narteks» iç avlu.

Jüstinyen (İustinianos) kubbenin onarımını Genç İzidor’a (İsidoros) bıraktı. İzidor (İsidoros) dayanak duvarlarını ve kubbeyi tutan kemerleri güçlendirdiği gibi kubbeyi de 25 kadem (92) kadar daha yükseltti.

(92) Kadem: Ayak. Adım. Metrenin üçte biri kadar olan uzunluk (30,48cm). Oniki parmak uzunluğu, yarım arşın.

Bu onarımdan sonra iskeleler bir yıl süresince sökülmedi. Kilisenin ikinci açılışı 458 yılında yapıldı. Daha sonra dokuzuncu yüzyılda Makedonyalı İmparator Vasil (Basileios) zamanında bir kez daha onarılarak kubbeyi tutan büyük kemerlerden birisi sağlamlaştırıldı ve mozayıklarla bezendi.
987 yılında bu kemer, gene İkinci Vasil (Basileios) tarafından onarıldı. On dördüncü yüzyıla kadar oluşan hasarlara o kadar önem verilmedi. Büyük onarımlardan birisi de on dördüncü yüzyılda Andronik Paleolag (Andronikos Paleiologos) devrindedir ki bu onarım sırasında doğu tarafına güçlendirme duvarları eklendi.

S-150.jpg

Ayasofya – Üst kattaki mahfilde bulunan taş kapı.

Ayasofya’nın çevresinteki eklentilerin birçoğunun yok olduklarını yukarıda belirtmiştik. Bunlardan en bilineni şimdiki meydan yönünde, yanındaki Lorlögiyon (l’horologion) dedikleri eski muvakkıthâne ile kutsal kuyu [93] ve türbelerin bulunduğu yerde bulunan patrikhâne binası ve onlar arasında bir kütüphane ile bir vaftiz yeriydi. Bunlardan sadece vaftiz yerinin binası mevcut olup diğerleri yıkılmıştır. Jüstinyen (İustinianos) devrinde yapılan bu vaftiz yeri şimdi Sultan Birinci Mustafa Han’in türbesidir. Burası eskiden caminin kandil yağlarının depolanmasına ayrılmıştı. Bizanslılar zamanında buradan caminin ikinci katına çıkan bir merdiven vardı ki bir kapı ile üst kata geçilmekteydi. Bu kapı Türkler tarafından kapatılmıştı.


[93] Kutsal kuyu denilen yere her kitabede rastlanılmaktadır. Anlatılanlara göre Hazret-i İsa’nın geçerken yanında durup Samariten (Samaritaine) ile konuştuğu kuyunun bileziği imiş ki, Suriye’den getirilerek oraya konulmuştur.

Sultan Abdülmecit zamanında (1847 yılında) camiyi onaran mimar Fosati (Fossati) tarafından onarım sırasında bu taş bulunmuştur.
Fosati (Fossati) o devirde pek harap durumda olan camiyi onararak üst kattaki mahfilde düşey yönden kaymış olan 13 kadar sütunu düzelttiği gibi kubbesini de tabanından iki demir çenberle bağlayarak sağlamlaştırmıştır. Onarım iki yıl sürmüştür. Kubbenin kurşunları değiştirilmiş ve kubbeye dayanan dört ağır güçlendirme kemeri kaldırılmıştır. Ve Ayasofya’nın yapım tarzına uygun bir üslupta olacak şekilde, şimdiki hünkâr mahfili de eklenerek yapılmıştır. Caminin iç görünümü çok değişmiştir. Fosati’nin (Fossati) onarımından önce caminin çizilen resimlerinde, günümüzdeki büyük ve yuvarlak levhaların dört köşe olduğunu, ortadaki top şeklindeki kandilin düzgün sekiz kenarlı bir şekilde olduğunu, aynı düzlemde birbirlerine uygun biçimde olmak üzere herbiri içinde üç tane çenberden ve bu çenberleri köşelerinden birbirine bağlayan köşegenlere bağlı ve her karşı köşeden uzun birar zincirle yani yirmi beş adet zincirle kubbeye bağlanmıştı.
Kemerler onarımdan önce arabesk benzeri olarak kalem ile işlenmiş olup onarımdan sonra mozayıklar ortaya çıkartılmıştır. Fosati’nin (Fossati) kitabında bu onarımla ilgili geniş açıklama vardır. Üstelik Ayasofya’nın çevresindeki evlerin oluşturduğu mahallenin bile resmi vardır ki, caminin çevresini açmak için bu evler yıkılmıştır.
Ayasofya’nın Günümüzdeki Drumu– İstanbul’un fethinden sonra Sultan İkinci Mehmet Han hazretleri Ayasofya’yı camiye dönüştürdükten sonra bir minare yapılmasını emretmişlerdi. O sırada güney-doğu tarafındaki iki güçlendirme duvarları da yapıldı. Sultan İkinci Bayezit ise Bâb-ı Hümâyun (94) tarafındaki minareyi yaptırdı. Sultan İkinci Selim iki minare daha ekledi ve bazı destek duvarları da yaptırdı. Sultan Üçüncü Murat içine mermer mahfiller eklettirdi ve Bergama’dan getirilen büyük mermer kapıları koydurdu. Kapıdaki alem Sadrzam Mehmet Paşa tarafından koyduruldu. Günümüzdeki mihrabın yönü caminin eksenine göre biraz eğiktir. Bu fark da caminin Kudüs’e yönelik olarak yapılmasındandır.

(94) Bâb-ı Hümâyun: Topkapı Sarayı’nın giriş kapısı.

Mihrabın iki tarafındaki şamdanlar Kanuni Sultan Süleyman tarafından vakf edilmişdir.
Caminin içindeki yazıların Teknecizâde İbrahim Efendi’nin olduğunu Hadîkatü’l Cevâmî’de okuyoruz. Fakat Fosati’nin (Fossati) onarımından önce bu yazıların kare şeklinde iken, şimdi ise yuvarlak çerçevelerde olduğuna göre daha sonra yaldız çerçeveleri değiştirilmiş olmalıdır.
Caminin içinde bugün görülen yerler, üst kattaki iki taş kapıdır ki bunlara eskiden cennet ve cehennem kapısı derlermiş. Caminin kuzey tarafında ve soncemaat kısmına yakın yerde terleyen direk vardır ki Bizanslılar zamanında piriç kaplı olan bu direğin bir deliğinden parmaklarını sokarak şifa için gözlerine sürerler.
Üst kattaki mahfilin doğu tarafında mermer döşeme üstünde yazılı bir taş vardır. Bu taşın üstünde «Hanri Dandolo (Henricus Dandolo)» ismi okunmaktadır.
Bu, 1205 yılının 1 Haziran’ında ölen Haçlıların komutanı ve Venedik doju olan Hanri Dandolo’dur (Henricus Dandolo) ki İstanbul’u işgal eden Haçlı ordusunun komutanıydı. Hanri Dandolo (Henricus Dandolo) buraya gömülmüştü. Lahit içinde bulunan zırhları ve arması Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri tarafından, o zaman İstanbul’a çağırılmış olan ressam Bellini’ye hediye edilmişti [95].

[95] Historie de Bello – Const. P. 214

Ayasofya Camisi çevresindeki türbelerde birçok sultanlar ve şehzadeler gömülü olup bunların isimleri Hadîkatü’l Cevâmî’de yazılıdır.

Not: Hadîkatü’l Cevâmî’de yer alan türbeler ile gömülü olan sultanlar ve şehzadeler:
1-Sultan İkinci Selim Türbesi: Sultan İkinci Selim, Sultan Üçüncü Murad’ın annesi, Sultan Selim’in hasekisi Nûr Bânû Sultan, Sultan Selim’in kızkardeşi ve Piyâle Paşa’nın hanımı Hâce Gevherhân Sultan, diğer kızkardeşi ve Mehmed Paşa’nın hanımı İstemihân Sultan, diğer kızkardeşi ve Siyavuş Paşa’nın hanımı Fatma Sultan gömülüdür. Ayrıca Sultan Murad padişah olduğunda öldürülen, Sultan İkinci Selim’in şepzadeleri; Süleyman, Osman, Cihangir, Mustafa, Abdullah ile Sultan İkinci Murad’ın 21 adet şehzadesi ve 13 adet bakire kızı olmak üzere toplam 44 sanduka vardır.
2-Sultan Üçüncü Murad Türbesi: Sultan Üçüncü Murad, Sultan Mehmed’in annesi, Sultan Murad’ın kızkardeşi Fatma Sultan, Sultan Birinci Ahmed’in şehzadesi Sultan Kasım, Sultan İkinci Murad’ın 20 adet şehzadesi, Sultan Murad’ın 20 adet kızı, İkinci Murad’ın evlatlarından 3 şehzade, iki sultan ve Sultan İbrahim’in çocuklarından 2 şehzade ve 2 sultan, Sultan Murad’ın kızı Mihriban Sultan ve diğer kızı Fahrî Sultan olmak üzere 54 sanduka vardır.
3-Sultan Üçüncü Mehmed Türbesi (Eğri Fâtihi): Sultan Üçüncü Mehmed, Sultan Birinci Ahmed’in annesi Handan Sultan, Sultan Ahmed’in üç adet şehzadesi ile onların altı adet kızkardeşi, Sultan Murad’ın 14 adet kızı, Sultan Üçüncü Murad’ın kızı olmak üzere 26 adet sanduka vardır. Ayrıca türbenin dışında saçağın altında ve iki tarafında; solda iki adet ve sağda iki adet olmak üzere Sultan Üçüncü Murad’ın kızları gömülüdür.
4-Sultan Mustafa ve Sultan İbrahim Türbesi: İki kez padişah olan Sultan Üçüncü Mehmed’in oğlu Sultan Birinci Mustafa, Sultan Birinci Ahmed’in kardeşi Sultan İbrahim, Kaya Sultan, İsmihan Sultan, Sultan Birinci Ahmed’in kızı olup Bayrampaşa Sultanı Hanzade, Pürnaz Atîke Sultan olmak üzere sekiz adet sultan gömülüdür. Toplam 15 adet sanduka vardır.
5-Şehzadeler Türbesi: Sultan Üçüncü Murad’ın dört adet şehzadesi ve bir kızı olmak üzere beş adet sanduka vardır..

Ayasofya'nın sütun başlıkları, kesiti ve planı. Kayrak: 1878 tarihli Viyana baskısı “Les Anciennes Eglises Byzantines le Constantinople” kitabı

(Gelecek Bölüm)

TEFRİKA 13

Aya İriri Kilisesi

______________________________________________________________________________

Eski İstanbul (Bölüm 11)

Eski İstanbul (Bölüm 10)

Eski İstanbul (Bölüm 9)

Eski İstanbul (Bölüm 8)

Eski İstanbul (Bölüm 7)

Eski İstanbul (Bölüm 6)

Eski İstanbul (Bölüm 5)

Eski İstanbul (Bölüm 4)

Eski İstanbul (Bölüm 3)

Eski İstanbul (Bölüm 2)

Eski İstarbul (Bölüm 1)

Nusretiye Camisi

İstanbul Namazgâhları-6

İstanbul Namazgâhları-5

İstanbul Namazgâhları-4

İstanbul Namazgâhları-3

İstanbul Namazgâhları-2

İstanbul Namazgâhları-1

Yeni Cami Hünkâr Kasrı

Cami Alemleri

Sadaka Taşları

Eb-ced Hesabı ve Tarih Düşürme

Sıbyan Mektebleri

Tarihte İstanbul Depremleri (Bölüm 3)

Tarihte İstanbul Depremleri (Bölüm 2)

Tarihte İstanbul Depremleri (Bölüm 1)

Elektronik Dünyazı Yazıları için aşağıdaki linklere tıklayabilirsiniz.

Sitemizde yer alan "Elektronik Böcek" yazısını görüntülemek için buraya tıklayın.

Sitemizde yer alan "Sivrisinek Kovucu" yazısını görüntülemek için buraya tıklayın.

Sitemizde yer alan "LED Süsleri" yazısını görüntülemek için buraya tıklayın.

Sitemizde yer ayan "LED'lerle İki Devre" yazısını görüntülemek için buraya tıklayın.

Sitemizde yer ayan "LED'li Göstergeler" yazısını görüntülemek için buraya tıklayın.

©2011- 2019 | H.Veysel Güleryüz


Çeşitli Konular

Bu bölüm çeşitli tarihi konulara yer verilecektir. İlk olarak zaman içerisinde bütün İstanbul'daki tarihi eserlin tahrib olmasına sebep olan "İstanbul Depremleri" yazısı verilmiştir.

© 2011-2019 | H.Veysel Güleryüz