kitap.jpg

ESKİ İSTANBUL ABİDELERİ VE BİNALARI

Prof.Celal Esat Arseven

- Tefrika 23 -

(Geçen Bölümden Devam)

(Önemli Not: Kitap 1910 yılında basılmış olduğundan içindeki fotograflar oldukça kalitesizdir. Bu nedenle kendi çektiğim fotograflar ile çeşitli kaynaklardan aldığım görüntüleri de tefrikalarıma eklemekteyim. Bu kaynaklar ayrıca belirtilmektedir.)

 

5 Abideler

Büyük Teodos’un (Theodosios) Dikili Taşı

 

Bizans şehrini süsleyen abdelerin çoğunluğu harap olmuş ve bize bugün ancak birkaç tanesi kalmıştır.

Bunlardan birisi At Meydanı’ndaki Dikili Taş’dır. Bu taş tek parça granitten yapılmış olup 30 metre yüksekliğinde ve tabanı 2 metre genişliğindedir. Bu taşın üzerinde halen çok okunaklı bir durumda olan «hiyeroglif» yazılarından anlaşıldığına göre İsa’nın doğumundan 1700 yıl önce eski Mısır’da Helyopolis (Heliopolis) şehrinde firavun Üçüncü Tutmosis tarafındar diktirilmişti. İmparator İkinci Konstans (Konstantinos)  (Sayfa 211) ve Jülyen (İulianos) (361–362) bu dikili taşı Bizans’a getirmek istediler ve işleme başlanıldı ise de imparatorun ölmesiyle dikili taş da toprak üzerinde yatırılmış olarak 30 yıl kadar kaldı. (390) yılında Birinci Teodos (Theodosios) onu Bizans’a getirdi. At Meydanı’ndan Marmara kıyısına kadar bu taşın getirilmesine özgü özel demir bir yol yapıldı. Dikili Taş Marmara’dan yapılan ve üsetine Teodos’un (Theodosios) yaşamı ile ilgili olayların yazılı olduğu bir tabanlık üzerine dikildi.

S-211.jpg

Büyük Teodos’un (Theodosios) dikili taşı.

Paskal Sebah-1865-1.jpg

Sultanahmet meydanından bir görünüm. Kaynak: Dersaadet Fotografçıları, Foto Sebah, 1965.

Bu tabanlık üzerinde aşağıki Rumca yazı okunmaktadır «Yerde yatan bu sütun şehrin valisi Peroklos’un yardımıyla dikilmiştir.»

S-212-1.jpg

Teodos (Theodosios) Dikili Taşı’nın tabanlıkdaki yarım kabartmalar (güney-batı köşesi).

Paskal Sebah-1865-2.jpg

Teodos (Theodosios) Dikili Taşı’nın tabanlıkdaki yarım kabartmaların diğer bir görünümü. Kaynak: Dersaadet Fotografçıları, Foto Sebah, 1865..

Dikili Taş’ın çevresinde büyük iskeleler kulularak, ancak 32 günde dikilebilmiştir. Mösyö Dötiye’ye (Dethier) göre bu taş 400 yılında Arkadiyus’un (Arkadios) hükümdarlığı zamanında dikilmiş. Aryaî olan Gotlar’ın başkanı Gainas’ın yardımıyla yerine konulmuştur.
Fakat Ortodokslar’ın çekinmesi üzerine Gainas’ın başı kesilerek sokaklarda gezdilmiş ve 5.000 Got’u kendi kiliseleriyle birlikte yakılması üzerine bu taşın üzerindeki Gainas kelimesi kazınarak yerine «Peroklos»’un ismi kazınmış. Tabanının kzey tarafındaki yarım kabartmada Arkadiyus (Arkadios) ve eşi Evdoksiya (Eudokia) (Gauloise)’nin hipodromda katisma denilen imparator locasında oturdukları görülür. Yanlarında da saray görevlilerinden biri vardır. Bunun Gotlar’ın başı Gainas olması olasıdır.
Tabanlığın batı tarafında imparator Büyük Teodos (Theodosios) tahtında otrmuş ve sol tarafında eşi (İkinci Velantiyen’in (Valentinianos) kız kardeşi) ve sağında iki oğlu Hodnorius ve Arkadius bulunur. Yenilerek esir olarak getirilen düşmanlar imparatorun önünde baş eğerler.
Batı tarafında Teodos (Theodosios) eşi olmadığı halde, yalnız iki çocuklarıyla askere para dağıttığı ve oyun izlediği görülür. İmparator elinde oyunu kazanana verilecek bir çelenk tuttuğu müzisyenler eski lir ve çifte düdük ve mitolojide Pan’ın düdüğü denilen yedi kamışlı düdükler çaldıkları görülür. Güney tarafında Teodos (Theodosios) sağında iki oğlu ve solunda ikinci Velantiyen (Valentinoanos) olduğu halde bir araba koşusun seyrederler.
Dikili Taş, tabanlık üzerindeki köşelere konulmuş dört adat tunç küb üstüne oturmaktadır. Tabanlığın alt tarafındaki çizimler Dikili Taş’ın nasıl dikildiğini gösterir. Bu resime dikkat edilecek olursa hipodromun ortasındaki Spina denilen duvar ve iki başlarındaki sütunlar hakkında bir fikir edinmek olasıdır. Yalnız dört sahifesi elimize geçen ve ismini bulamadığımız hiyeroglife dair yazılmış Türkce basılı bir kitapta bu sütun üzerindeki yazılara ait tercümeleri aşağıda veriyoruz.

Sütnun kuzey-batı yüzünde bulunan hiyeroglif yazının tercümesi:
Firavunun on sekizinci soyundan Yukarı ve Aşağı Mısır’ın sahibi Şems’in manevi soyundan olan üçüncü Tutmosis, tanrı [Amon]’un mabedine kurbanını sunarak ilk görevini yaptıktan sonra tanrı [Horus]’un yardımı ve himmetiyle büyük bir dini güç ve kuvvete ulaşarak, kutsal tanrısının yardımıyla genç [Rumenhopr Muri’ Tutmosis] dünyadaki bütün denizleri ve nehirleri kendi hâkimiyeti altına alıp hükümdarlığının otuzuncu yılındaki bayramında bu sütunun daha nice zamanlara ulaşacağını sağlamak amacıyla yaptı ve diktirdi.

Güney yüzü:
[Horus adındaki tanrının manevi tecelliler bahş etmesine ulaşmış ve İbn-ül-Şems (Güneşin Oğlu) unvanını taşıyan Aşağı ve Yukarı Mısır’ın hükümdarı olan saygıdeğer [Romon-heprastepin-Ra], büyük bir kudret ve adaletle dört bir yöne nur saçarak askerinin önünde olduğu halde Akdeniz’de dolaşıp,  iki nehir arasında (Mezopotamya)  kadar büyük bir güç ve kudretle giderek büyük savaşını yapmıştır.

Kuzey yüzü:
Gizli ve kutsal ismin her tecellisine mazhar olan tanrı [Amon]’a kurbanını büyük bir acz içinde sunduktan sonra ondan yalvararak yardım dileyerek [Horus] adındaki tanrının kuvvet ve kudretinde ulaşmak ve rüzgâr ve güneşin sultanı tacına sahip olmak ve dinin nurlu iki tacının sahibi kudretli [Ramon-heprastepin-Ra], zor durumdaki ülkesinin sınırlarını iki nehir arasına (Mezopotamya) kadar götürmeye azmetti. [119]

[119] Bu hükümdardan önce on sekizinci aile zamanında bazı firavunlar valilerini Mezopotamya önüne kadar götürmüş yani ülkelerini genişletmiş oldukları halde sonra elden çıkarmış olduklarından bu [Ramon-heprastepin-Ra] adındaki firavunun gene oraları kendi yönetimine almak amacıyla askeri harekât yapmış olduğunu bildirmek istiyor.

Güney-batı yüzü:
Mülkün tanrısı [Amon’a] adağını sunup âcizâne yalvarıp yardım istedikten sonra güneşin doğduğu sırada oluşan altın renkleri dünyaya yayan [Horus]’un verdiği kuvvet ve tazelik ile şiddet ve azameti taşıyan ve Aşağı ve Yukarı Mısır hükümetlerinin taçlarına sahip olan ve bizzat güneş tarafından seçilmiş olan [Romon-heprastepin-Ra] dünyaya hâkimiyetinde gazel yüzü ufka parlayarak bu eserin sahibi yüksek başkanın ilgilendiği babası [Amon-Ra] için yaptı.

Burmalı Sütun

Hipodromun ortasındaki İspina (Spina) üzerinde bulunan abidelerden birisi de günümüzde bir bölümü görülmekte olan Burmalı Sütun’dur. Bu sütun birbirine sarılmış üç yılan şeklinde olup Yunanlılar’ın galip gelmeleri üzerine İranlılar’dan aldıkları savaş aletlerinin eritilmesiyle oluşturdukları bir sütundur.
Bu sütnun kaynağı üzerinde eskiden çok tartışmalar yapılmıştı. Fakat 1856 (Sayfa 215) yılında sütunun temelinin bulunması için kazıldığı zaman bulunan yazılan gerçeği ortaya çıkarmıştı.
Tabanı kare şeklinde bir mermerden oluşmakta ve toprak altındadır. Yılanın büklümleri üstündeki Rumca yazılar, İranlılar’a karşı savaştıkları anlatılan eski Yunan şehirlerinin isimleridir. Bu yılanların başları üstünde eskiden Temistoklu Pozanyas (Thémistocle’li Pausanias) tarafından İranlılar’a karşı alınan zafer ile Plate (Platea) ve Salamin’in zaferine bir anı olmak üzere Delfi Apollon (Delphi Apollon) mabedine hediye edilen meşhur altun sehpa varmış. Eskiden 8 metre kadar yükseklikte olan bu sütun bugün ancak 5 metredir. Yılanların başında olan sehpanın 3 metre çapında olduğu söylenmektedir.
Yunan eski eserleri içinde en önemlilerinden olan bu eser Bizans’a Büyük Konstantin (Konstantinos) tarafından getirilmişti. Sütunun temeli kazılırken çıkan ve Bozdoğan Kemeri’ne kadar giden suyollarından anlaşıldığına göre burasının çeşme olduğuna karar veren yazarlar da vardır.

Sultanahmet Paskal Sebah 1865.jpg

Sultan Ahmet Meydanı’ndaki Burmalı Sütun.

S-215-1.jpg

Sultan Ahmet Meydanı’ndaki Burmalı Sütun'un yeni bir görünümü.

Bu sütunların temelleri etrafındaki çukurluğa bakarak hipodromun eski zemin seviyesi hakkında bir fikir edinme olanaklıdır. Sonradan Sultan Ahmet Meydanı’nın düzenlenmesi sırasında bu sütunlar arasındaki kısım da hipodromun zeminine kadar bir miktar açılmışsa da At Meydanı’nı uzunlamasına ortasından iki kısma ayıran ve İspina (Spina) denilen duvarın kalıntısına rastlanılmamıştır.


Gelecek Bölüm

TEFRİKA 24

Örme Sütun (Mıknatıslı Sütn)

____________________________________________________________________________________

Eski İstanbul (Bölüm 22) Eski İstanbul (Bölüm 21)

Eski İstanbul (Bölüm 20) Eski İstanbul (Bölüm 19)

Eski İstanbul (Bölüm 18) Eski İstanbul (Bölüm 17)

Eski İstanbul (Bölüm 16) Eski İstanbul (Bölüm 15) Eski İstanbul (Bölüm 14)

Eski İstanbul (Bölüm 13) Eski İstanbul (Bölüm 12) Eski İstanbul (Bölüm 11)

Eski İstanbul (Bölüm 10) Eski İstanbul (Bölüm 9)

Eski İstanbul (Bölüm 8) Eski İstanbul (Bölüm 7) Eski İstanbul (Bölüm 6)

Eski İstanbul (Bölüm 5) Eski İstanbul (Bölüm 4) Eski İstanbul (Bölüm 3)

Eski İstarbul (Bölüm 2) Eski İstarbul (Bölüm 1)   Nusretiye Camisi

   İstanbul Namazgâhları-6   İstanbul Namazgâhları-5   İstanbul Namazgâhları-4

   İstanbul Namazgâhları-3   İstanbul Namazgâhları-2   İstanbul Namazgâhları-1

   Yeni Cami Hünkâr Kasrı   Cami Alemleri   Sadaka Taşları

   Eb-ced Hesabı ve Tarih Düşürme   Sıbyan Mektebleri

   Tarihte İstanbul Depremleri (Bölüm 3)   Tarihte İstanbul Depremleri (Bölüm 2)

   Tarihte İstanbul Depremleri (Bölüm 1)


Çeşitli Konular

Bu bölüm çeşitli tarihi konulara yer verilecektir. İlk olarak zaman içerisinde bütün İstanbul'daki tarihi eserlin tahrib olmasına sebep olan "İstanbul Depremleri" yazısı verilmiştir.

© 2011-2019 | H.Veysel Güleryüz