kitabeler.gif

Beylerbeyi Camisi Kitâbeleri (2)

3-Beylerbeyi Ic Yan Kapi-780.jpg

Caminin dış kapısı üzerindeki kitâbe:

Muktedâ-yı ehl-i sünnet dâd-ger
Şâh-ı sâhib-i cûd Hân Abdülhamîd
Şehryâr-ı feyz-bahşâ kim olur
Birr ü ihsânından âlem müstefid

İşte ez-cümle misâl-i latîfdir
Bu dil-ârâ câmi’-i hûb ü cedîd
Tarh-ı takrîb-i sürûr eyler dile
Kıt’a-i cennet disem olmaz ba’îd

Aks-i kandîl-i menârın dir gören
Âbe düşmüş bir dizi ıkdü ‘l-ferîd
Mü ‘minîne secdegâh oldukça bu
Sâye-i ikbâlin it yâ Rabb medîd

Derc olub bir beyt-i cevher bârid
İki târih oldı ey Sermed bedîd
Râh-ı Hakk’da hayra niyyet eyleyüb 1192
Ma'bed ihya itdi hakka Hân Hamîd 1192

Anlamı:

Ehl-i sünnetin önderi, adaletli
Cömertlik sahibi şahı, Abdülhamit Han
Feyz bahşeden padişah ki odur
Bağışları ve ihsanından herkes istifade eder

İşte başlıca letafet meşalesidir
Bu gönülleri süsleyen hoş ve yeni cami
Sevinç vesilesi olur gönüllere
Cennet’ten bir parça desem yanlış olmaz

Der, minaredeki kandilinin ışığını gören
Suya düşmüş bir dizi inci tanesi
Müminlere secdegâh oldukça bu
Ya Allah, bu sayede ikbalini uzat

Noktalı harflerle tamlanan bir beyit olup
Ey Sermed, açıkça iki tarih oldu
Hak yolunda hayıra niyet ederek
1778
Canlandırdı doğrusu Han Hamid
1778

4-Beylerbeyi Bir Kapi-780.jpg

Okulun kapısı üzerindeki kitâbe:

Şeh-i şâhân-ı hân Abdülhamîd’in hüsn-i eltâfı
Şerefle hatm idince bu ta’allümgâh-ı Kur’anî

Tûlû’ itdi derûne mihr-veş târîh-i cevherdâr
Münevver mekteb-i nev-maşrık-ı envâr-ı Furkânî
1192

Anlamı:

Zamanın şahlar şahı Abdülhamid’in güzel lütufları
İstekle okuyunca bu Kur’an okulunda

Doğdu gönlüme güneş gibi noktalı harflerle tarihi
Kur’an’ın aydınlığı okula doğunun nurunu saçtı
1778

5-Beylerbeyi Revaklarin Onundeki Kapi-780.jpg

Caminin dış kapısı üzerindeki tarih kitâbesi:

Rûh-ı âlî güher Vâlide Sultân içün
Kasr-ı firdevs gibi hazret-i Sultan Hamîd
Yapdı bu câmi’-i pâki ide ecrin îsâl
O şehin vâlidesi Râbi’a Sultân’a Mecîd

Anlamı:

Valde sultanın aslı yüce olan ruhu için
Abdülhamit Hazretleri Cennet köşkü gibi
Yaptı, bu mübarek camiyi, sevabını ulaştırsın
O şahın annesi Rabia Sultan’a, Allah

Beylerbeyi Cumle Kapisi-780.jpg

Caminin cümle kapısı üzerindeki tarih kitâbesi:

Revnâk-ı kürsî-i şâhî zîver-i mihrâb-ı dîn
Cami’-i cümle mehâmid ya’nî Hân Abdülhamîd
Ol şehinşâh-ı zemân kim dâverân-ı dehr olur
Pîşgâh-ı mahfil-i devlet-me’âbında abîd

Zîr-i vâlâ-i kubbe-i hıfzında dünyâ müsterîh
Bâb-ı dergâh-ı mu’allâsında âlem müstefîd
Bahr-ı cûdundan kenar-ı âleme çıkdı yine
Bir dil-ârâ bî-mu’âdil dürr-i yektâ-yı mezîd

Ya’ni yapdı sâhil-i deryâda bu nev cami’i
Kim bu tarh-ı dilgüşâ ile cihan içre vâhîd
Ahterân ayn-ı kanâdil-i ziyâ-efşândır
Sîm ü zerden mihr ü meh avîzedir sürh ü sefîd

Şem’-i mihrâbından eyler mâh-ı enver iktibas
Kûhl ider heb dûde-i kandilini necm-i sa ‘îd
Subh-ı sâdık gibi açıldıkça bâb ü revzeni
Pâdişâh-ı âlemi handân ide Rabb-i Mecîd

Hakk te ‘âlâ nice böyle hayre tevfîk eyleyüb
Tahtgâh-ı saltanatda eylesün ömrin mezîd
Bağ-ı ilhâm-ı ilâhîden meşamm-ı tab’ıma
Bûy bahş oldı iki mısra’ misâl-i müşgbîd

Her biri oldı hisâb olunca târîh-i temâm
Oldılar el-hakk Afîfâ hüsnile beytü-l-kasîd
Kâ‘beyi yâd itdürür dil-cû mekân oldı hele 1192
Ma’bed-i matbu’ ve nev-bünyâd-ı Hân Abdülhamîd 1192

Anlamı

Tahtın süsü, dinin mihrabını süsleyen şah
Güzel huyları kendinde toplayan yani Abdülhamit Han
Zamanın o şahlar şahı, ki dünyayı döndürür
Mahfilinin önü devletin büyük sığınağı

Fakir ve zengin onun korumasındadır,  dünya huzur içinde
Sarayın büyük kapısından alem faydalanmakta
Deniz gibi cömertliğinden alemin yanına çıktı gene
Gönül alan, eşsiz, benzersiz, bir tek

Yani, deniz kıyısında bu yeni camiyi yaptı
Ki bu ferahlık veren, dünyada yegane olanı
Yıldızlar, kandil gibi ışık dağıtmaktadır
Gümüş ve altından gece-gündüz avizedir  kırmızı ve beyaz

Minrabının mumundan ay ışığını alır
Kandil ocağını hep karartır mübarek yıldızın
Tan yerinin ağarması gibi açıldıkça kapı ve penceresi
Âlemlerin padişahını Allah şenlendirsin

Allah nice böyle hayırlar yapmasına yardım ederek
Saltanat tahtında ömrünü uzun yapsın
Burnuma İlahinin kokusundan ilham gelerek
İki mısra misk gibi kokan, koku bağışladı

Her biri hesaplanınca tarihi tamam oldu
Oldular doğrudan Afifa, güzel kaside beyitleri
Hele bu güzel mekân Kâbe’yi andırır oldu 1778
Bu güzel mabedi Han Abdülhamit yeniden canlandırdı 1778

Beylerbeyi Camisi (Devam)

Beylerbeyi Camii.jpg

Beylerbeyi Camisinin iç avludan görünümü.

Hafız Mustafa Ağa’nın binâ emîni olduğu, imaret, mescid, sebil, çeşmeler, kütüphane, sıbyan mektebi ve medreseden oluşan külliyenin inşaatı 14 Zilkade 1191’de (14 Aralık 1777) tamamlanmıştır.
Ancak arsanın küçük olması nedeniyle bir selâtin cami yapımı mümkün olamamıştır.
İşte bu nedenle, Beylerbeyi Camii, Bançekapısı’ndaki külliyenin bir devamı olarak yapılmıştır, denilebilir. Buradaki hamam ve sıbyan mektebi de külliyenin doğal bir devamı olarak sayılabilir.
Hatta gene aynı nedenle, Boğaziçi’nin karşı kıyısında, Emirgân’da, genç yaşta ölen şehzadesi Mehmed’in ruhu ile onun annesi Hümâşah Kadın için bir hamam, fırın ve değirmen ile çeşmeye sahip, “Emirgân Hamîd-i Evvel Camii ve Külliyesi”ni de yaptırmıştır.
Ancak tarihçi yazar Reşat Ekrem Koçu, “Sultan’ın Bahçekapısı’ndaki projesinin yer sıkıntısından ziyade imâret yapmanın daha hayırlı olduğu düşüncesiyle” yapıldığını belirtmiştir.
Böylece, selâtin külliyelerde cami ile külliyenin diğer binalarının farklı yerlerde yapılması geleneği başlamıştır.
Daha önceleri, Yeni Fatih Camii ile Lâleli Camii’ni inşa eden Tahir Ağa, bunlardan onbeş yıl sonra inşa ettiği Beylerbeyi Camii ile ustalığının zirvesinde olduğunu kanıtlamıştır.
Caminin inşaatı 3 Nisan 1777’de başlamış ve 15 Ağustos 1778’de bitirilerek, kılınan bir Cuma namazı ile ibadete açılmıştır.

Beylerbeyi Camisinin içinden bir görünüm.

Hadîkatü’l Cevâmî’de caminin, burada daha önceleri bulunan “Istavroz Sarayı’nın hırka-i şerif hücresi dairesi mahallinde bir minareli olarak bina buyurmuşlardır.” denilmektedir. Bu nedenle bu bölgenin geçmişine bir göz atmamız gerekmektedir.
Beylerbeyi ve çevresinin tarihi, Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) dönemine kadar gitmektedir. Bu bölge Bizans’ın önemli yerleşim bölgele-rindendi. İmparator II. Constantinus (II. Konstantin) Beylerbeyi’nde bir kilise yaptırmıştı. Kilisenin ana kubbesinin üzerinde çok büyük bir haç bulunmaktaydı. Bu nedenle Bizans döneminde bu bölgeye “Stauros” denilmekteydi. İmparator Justiniaus (Jüstinyen) kilisenin yanına bir de saray inşa ettirmişti.
Osmanlılar bu bölgeyi feth edip yerleştikten sonra “Stauros” kelimesi “İstavroz” a dönüştürülmüş ve bölge İstavroz olarak anılmaya başlanılmıştı.
Beylerbeyi Camii yapılmadan önce, çevreye yerleşen müslümanların ibadeti için, bugünkü Beylerbeyi İskelesinin yanı ile Beylerbeyi Camii’nin bulunduğu yerin arasına, günümüzde çay bahçesi olarak kullanılan yerde bir namazgâh yapılmıştı. Daha sonraları bu namazgâha Sultan İkinci Mahmud tarafından dört yüzlü küçük bir meyrdan çeşmesi eklenmiştir. Çeşme, günümüzde çay bahçesinin tam ortasında bulunmaktadır.

Caminin Hünkar Mahfili.

Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme-sinde bölgenin adı “İstavroz” olarak geçmektedir. Beylerbeyi Sarayı’nın inşaatı ile semtin adı değişmiştir. “Beylerbeyi” adı ilk olarak, Ermeni asıllı Gugious inciciyan’ın 18. Yüzyıl İstanbul’unu anlatan eserinde geçmek-tedir. İstavroz Bahçesi olarak anılan bölgenin yanında Çengelköy ile Kuzguncuk arasında Türklerin yaşadığı bir “Beylerbeyi Bahçesi” bulunmaktaydı. Bu nedenle bölgeye daha sonraları “Beylerbeyi” adı verilmiştir.

beylerbeyi kusak.jpg

Hadâkatü’l Cevâmî’deki Beylerbeyi Camii ile ilgili yazıdan alınan birkaç bölüm aşağıdadır:
“Bânîsi cennet-mekân Abdülhamîd Hân -aleyhi’r-rahmeti ve’l-gufrân- hazretleridir ki, İstavroz Sarâyı’nın hırka-i şerîfe hücresi dâ’iresi mahallinde bir minareli olarak bina buyurmuşlardır ve cevâmi’-i selâtîn-i sâ’ire tertîbi üzere “mah-fil-i hümâyûn ve mehâfil-i sâ’ire ve minber ve abdest muslukları ve cümle levâzı-mâtı tekmîl olarak ve hâricinde binasıyla iktifa olunub dahi yonca taşdan olmak üzere minare ihdas iki imâm ve bir hatîb ve bir kaç mü’ezzin ve kayyumlar ve devrhânlar ve cum’a vâ’izi ta’yîn olunmuşdur ve ittisalinde bir fevkani mekteb dahi inşâ olunmuşdur. “Ve câmi’-i şerîfin hâricinde üç aded kapusı derûnunda iki kapu küşâde olunmuşdur….. Sultân Mahmûd Hân hazretleri peder-i vâlâ-şânlan hayratları olan câmi’-i şerîf-i mezkûrun minâre-i vâhideli olmasını reva görmeyüb bir minâre-i halîye dahi zamm ve ihdas ile câmi’-i  şerîf-i mezkûru ta’mîr ve tevsî’ ve tezyin olunub, derya tarafı rıhtım ve kârgîr iskele ile bir muvakkithâne dahi ilâve buyurmuşlardır…. Ve mihrâb tarafında bir hammâm-ı âlî dahi bina ve inşâ olunmuşdur ki, mislinâ-yâb bir eser-i nâdir beraberdir. Ve câmi’-i mezkûrun bünyâdına Şehremini Hafızel-Hâcc Mustafâ Efendi bina emîni ta’yîn kılınmışdır ki, mumâ-ileyh bir sene akdem İstanbul’da Bağçekapusı dâhilinde vâki’ türbe-i şerif ve medrese ve imaret ve sebile bina emîni nasb ve ta’yîn kılınmış idi….”
Caminin dış avlusunun üç kapısı vardır. Bunlardan biri cadde yönünde, diğeri deniz tarafında ve bir diğeri de batı yönündeki muvakkıthanenin yanındaki sokağa açılmaktadır. Cadde tarafındaki kapının önünde, padişahın ata binmesini kolaylaştırmak için yapılmış bir binek taşı bulunur. Bu taş İstanbul’da günümüze kadar gelebilen tek örnektir.
Dış avlunun içerisi bir bahçe şeklinde düzenlenmiştir ve burada bir kuyu bulunmaktadır.
Sol tarafında padişahın atına su vermek için yapıldığını sandığımız bir duvar çeşmesi bulunan dış avlunun cadde tarafındaki ahşap kapısının üzerinde caminin yapım kitâbelerinden biri bulunmaktadır.
Denizdeki dalgalardan camiyi korumak için, deniz tarafındaki dış avlu kapısının önü genişletilerek bir platform oluşturulmuştur. Deniz tarafındaki dış avlu kapısı ile iç avlu kapısı bu platforma açılmaktadır.
Deniz tarafındaki platformdan, üzerinde yalnızca padişahın tuğrası bulunan bir kapı ile, pek kullanılmayan iç avluya girilmektedir. İç avluda bir şadırvan yoktur. Buradan son cemaat yerine 10 basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır.
Deniz kenarında olan cami, yapay dolgulu alüvyon tabakası üzerine inşa edilmiştir. Temelin altına kısa ahşap kazıklar çakılmış ve Mîmar Sinan’ın bazı camilerin inşaatında yaptığı gibi, bir ızgara sistemi meydana getirilmiştir.
Merdivenle çıkılan son cemaat yerine, üzerinde bir kitâbe bulunan, sonradan cam kapı takılan, bir kapıdan girilmektedir.
Son Cemaat yeri altı sütunla desteklenen köşelerde yarım payeler ile taşınan yedi adet kemerle örtülüdür. Ortasındaki cümle kapısının her iki kenarında birer mihrapcık vardır.
Mermerden yapılmış ve herhangi bir süsü olmayan ahşap kapılı cümle kapısının üzerinde gene bir diğer kitâbe daha vardır.
Deniz tarafından bakıldığında, Bayezit Camii’de olduğu gibi yayvan bir görünüme sahip olan caminin yan kanatlar üzerinde yükselen kubbesi bütün kütleye hakim olarak görünmektedir.
Nuruosmaniye Camii ile Lâleli Camii’inde olduğu gibi çok basamaklı merdiven kullanılarak, yapı zeminden yükseltilmiş ve bir âbide görünümü kazandırılmıştır.
14,60m.x14,60m boyutlarında kare bir plâna sahip olan cami, iki kasnaklı bir kubbe ile beş yarım kubbeye sahiptir. 13,90m çapındaki ana kubbe, dış ölçüleri 17,00mx17,00m kargir duvarlar üzerine oturtulmuştur. Kubbeye geçişler pandantiflerle sağlanmaktadır.
Kubbenin kasnağında yirmi tane yuvarlak kemerli pencere vardır. Kubbe, hafifletilmiş olarak, içten bağdâdî sıva ve dıştan kurşun kaplı ahşap bir iskelete sahiptir. Bu hafifletme, arazinin denizden kazanılmış olması nedeniyle, zeminin direncine olan güvensizlikten kaynaklanmaktadır.
Ana kubbe ve küçük kubbeleri çepeçevre kuşatan yuvarlak kemerli pencereler, tepe kısmında hafifçe çıkıntı yapmaktadırlar.
Kubbe kasnağında, Yesârîzâde’nin celî-sülüs’le yazdığı ve 1945 yılında yapılan onarımda Hattat Halim tarafından yenilenmiş olan, “Esmâ-i Hüsnâ” çevresel olarak bir kuşak halinde dolanmaktadır.
Kargir duvarlar zeminde 1m kalınlığında olup en üstte 60cm’e kadar incelmektedir. Bu duvarlara oturan ana kubbenin yükü mihrap önündeki yarım kubbe ile desteklenmektedir.
Dikdörtgen şeklinde dışa doğru çıkıntı yapan alan içerisindeki mihrabın tam üstündeki çini panoda “İhlâs Suresi” yazılıdır. Her iki yanındaki kalem işli alçı çerçeveli pencereler bitki süslü renkli camlarla bezenmiştir.
Mermer mihrap hücresi “S” ve “C” kıvrımlı bir kemerle taçlandırılmıştır ve iki yanında hilâl alemli birer mermer sütun vardır.

beylerbeyi mihrab.jpg


Mihrabın iki yanından başlayan ve pencerelerin arasından devam eden, üzerinde “Âletü’l Kürsî” yazılı çini panolardan oluşan bir kuşak vardır.
Minber, renkli mermerden yapılmıştır. Üzeri ahşap süslerle kaplı ve sedef kakmalı olan minber, Barok üslubunda süslemeli ve üzeri yüksek sivri külahlıdır.

beylerbeyi minber.jpg


Kemerle dört sütun üzerinde yükselen Hünkâr Mahfili altın kaplamalı şebeke ile çevrelenmiştir.
Müezzin mahfili de gene dört adet kemerli sütun üzerinde yükselmek-tedir. Caminin vaiz kürsüsü ahşap olup sedef kakmalıdır.
İlk inşaatı sırasında tek minareli olarak yapılan caminin depremler ve yangın nedeniyle şakulü kayan mina-resi, Sultan İkinci Mahmud dönüminde yıktırılarak, caminin doğu ve batısında son cemaat yerine bitişik olarak birer minare yaptırılmıştır. Böylece cami iki minareli hale getirilmiştir. Batı yönündeki minarenin kaidesinde bir de güneş saati bulunmaktadır.

Fotograflar: H.Veysel Güleryüz

 _______________________________________________________________________________________

Kitâbeler:

Beylerbeyi Camisi Kitâbeleri (1) Çuhadar Lâdikli Ahmet Ağa Çeşmesi Kitâbesi

Abbas Ağa Çeşmesi Kitâbesi (Beşiktaş)

Ümmü Gülsüm Çeşmesi Kitâbesi Kaptan Mustafa Paşa Çeşmesi Kitâbesi

Silahtar Mustafa Ağa Meydan Çeşmesi Kitâbesi

Sultan Üçüncü Ahmet Duvar Çeşmesi Kitâbesi Ali Bey Çeşmesi Kitâbeleri

Arap Camii, Âdile Sultan Şadırvanı Kitâbesi

Doğancılar, Çakırcı Hasan Paşa Camii Kitâbesi Ortaköy, Damat İbrahim Paşa Çeşmesi Kitâbesi

Bezmiâlem Vâlide Sultan Çeşmesi Kitâbeleri Doğancılar, Hasan Paşa Çeşmesi Kitâbesi

Kandilli, Sultan Birinci Mahmud Çeşmesi Kitabesi Alman Çeşmesi Kitâbesi

Doğancılar Maksemi Kitâbesi Zühtü Paşa Camii Kitâbesi

Zühtü Paşa İlkokulu Kitâbesi Kapalı Çanşı Kitâbesi

Aziz Mahmud Hüdâî Çeşmesi Kitâbesi Bereketzade Çeşmesi Kitabeleri

Galata Kulesi Kapı Kitâbesi Mihrişan Vâlide Sultan Çeşmesi Kitâbesi

Şehzade Mustafa Çeşmesi Kitâbesi Hacı Selim Ağa Kütüphanesi Kitâbesi

Sultan Üçüncü Selim Çeşmesi Kitabesi Yûşâ Camisi ve Türbesinin Kitabeleri

Selimiye Kışlası Kapılarının Kitâbeleri-5 Selimiye Kışlası Kapılarının Kitâbeleri-4

Selimiye Kışlası Kapılarının Kitâbeleri-3 Selimiye Kışlası Kapılarının Kitâbeleri-2

   Selimiye Kışlası Kapılarının Kitâbeleri-1   Mihrişah Valide Sultan Meydan Çeşmesi Kitâbesi

Sultan Üçüncü Mustafa (İskele) Camisi Kitabesi Nusretiye Camisi Muvakkıthanesisi Kitabesi

  Nusretiye Camisi Sebili Kitabesi  Teşvîkiye Câmi-i Avlusundaki Nişan Taşları Kitâbeleri

  Miskinler Tekkesi Çeşmesi Kitâbesi  Yeni Valde Camii Kitâbeleri

  Teşvikiye Camii Kitâbeleri  Bostancı Derbendî Namazgâhı Çeşmesi Kitâbesi

  Küçük Selimiye Camii (Çiçekçi Camii) Kitâbesi 

  Haydarpaşa Sultan Abdülhamid Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kitâbesi

  Emirgân Meydan Çeşmesi Kitâbeleri,   Sadeddin Efendi Çeşmesi Kitâbesi

  Karaca Ahmed Sebili ve Türbesi Kitâbesi,   Rıza Paşa Çeşmesi Kitâbesi.

  Hekimoğlu Ali Paşa Çeşmesi ve Kitâbesi,    Ayrılık Çeşmesi Kitâbesi

   Hacı Beşir Ağa Sütun Çeşmesi Kitâbesi,   Zevkî Kadın Çeşmesi Kitâbesi,

   Çinili Cami Cümle Kapısı,   Eyüp Sultan Türbesi Dış Duvarındaki Kitâbe,   Topkapı Sarayı Kubbealtı,

   Başkadın Meydan Çeşmesi,   Cihangir Camii,   Azap Kapısı Camii Kitâbesi,   Baba-Oğul Çeşmesi Kitâbesi,

   Karaki Hüseyin Ağa Camii,   Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Medresesi Mescidi,

   Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Medresesi,   Molla Aşkî Camii Kitâbesi,   Mahmud Paşa Camii Kitâbesi,

   Davud Paşa Camii Kitâbesi,   Mahmud Paşa Camii Cümle Kapısı İki Yanındaki Kitâbeler,

   Gülnûş Emetullah Vâlide Sultan Duvar Çeşmesi,   Ayazma Camii Çeşmesi    Mîmar Sinan Türbesi,

   Bursa Tekkesi (Arpacılar) Camii Kitâbesi,   Şemsi Paşa Camii Kitâbesi


vg_bilgisayarda.jpg

kitabeler_kucuk.gif

Bu bölümde çeşitli Osmanlı devri kitabelerinden örnekler sunulacaktır.
Bu kitabelerin bazılarının okunuşlarını da ayrıca vermekteyiz.
Hatalı okumalarımız olursa iletişim sayfamızdaki e-posta adresinden bilgi vermenizi önemli rica ederiz. Ayrıca, kitabelerin bulunduğu Osmanlı eseri hakkında da bilgiler verilecektir. Bu sayfamızda İstanbul'un kaybolan camileri hakkında da bilgiler vermekteyiz.


© 2011-2019 | H.Veysel Güleryüz