Eyüb Sultan Türbesi, Eyüb Sultan Camii’nin iç avlusunun içinde ve kuzey tarafında bulunmaktadır. İstanbul’un fethi sırasında Ebâ Eyyûb el-Ensârî’nin gömülü olduğu yer belli olunca Fâtih Sultan Mehmed üzerine bir türbe ve onun kıble yönüne de bir cami yapılmasını emretmiştir. Böylece 1456 yılında yaptırılan türbe birçok eklentilerle günümüze kadar en iyi şekilde gelmiştir.
Sekizgen bir plâna göre, köşeleri yarım sütunlarla takviye edilerek köfeki taşından inşâ edilen türbe, merkezî bir kubbe ile örtülmüştür. İlk yapıldığı zaman, bugünkü durumundan oldukça farklı ve daha sade bir görünümü olan türbeye, Sultan Birinci Ahmed, Sultan İkinci Ahmed, Sultan Üçüncü Selim ve Sultan İkinci Mahmud çeşitli eklentiler yaptırmıştır. Bunun sonucu olarak, Fâtih Sultan Mehmed’in esas yapısı kuzey ve güney yönlerindeki ek bölümler arasında sıkışıp kalmıştır.
Bugün türbeye, cami ile ortak bir avludan girilmektedir. Bu avlunun ortasında ise demir parmaklıklar içerisine alınmış, ihtiyar bir meşe ağacı dikkati çekmektedir. Söylentiye göre bu ağaç Ebâ Eyyûb el-Ensârî’nin mezarını belirlerken Ak Şemseddin’in diktiği küçük dal parçası imiş. Buraya dikilen ikinci dal zamanla büyümüş, gelişmiş, fakat caminin ikinci yapımı sırasında kesilmiştir. Sultan Üçüncü Selim’in yaptırdığı ve dört tarafına Barok üslûpta birer çeşmenin eklendiği, bu parmaklıklı bölümde, onun Mevlevî muhibbi olduğunu işaret eden sikkeler bulunmaktadır.
Halk arasında yaygın bir inanca gore, evlenme çağına gelip henüz kısmeti çıkmayan kızlar «Kısmet Çeşmeleri» diye tanınan bu çeşmelerden su içtikten sonar, çeşmeleri açık bırakırlarmış. Böylece akan sular gibi kısmetlerinin açılacağı düşünülürmüş.
Sultan Birinci Ahmed zamanına kadar ilk şekli ile gelen türbeye birtakım eklentiler yapılmıştır. Bu arada avluya bakan cephe İznik çinileri ile kaplanmış, girişin yanına bronz şebekeli bir hâcet penceresi açılmıştır. Üzerinde «Allah hû la ilâve illallah el melîk-ül Hakk-ı mübîn» yazılı hâcet penceresinin metal koruması ziyaretçilerin devamlı olarak el sürmelerinden dolayı pırıl pırıl parlamaktadır.
Nişancı Ahmed Paşa, türbeye bitişik bir sebil yaptırmış, Sultan Üçüncü Selim geniş bir saçaklık ilâve ettirmiş, giriş kapısı üzerine de Sultan Üçüncü Ahmed zamanında yapının esaslı onarım gördüğünü belirten Arapça bir tamir kitabesi yerleştirilmiştir.
Yuvarlak kemerli bir kapıdan türbenin sofasına girilmektedir. Hemen girişte Sultan Birinci Ahmed’in haremağası Şeyhülharem El-hâc Mustafa Ağa’nın mermer sandûkası yer almaktadır. Sofada çeşitli devirlere ait zengin çini örnekleri bir araya toplanmıştır. Burada, onaltıncı yüzyıldan başlayarak ondokuzuncu yüzyıla kadar tarihlendirilen İznik ve Kütahya çinileri görülmektedir. Mavi-beyaz, fîrûze, yeşil ve mercan kırmızısı renklerinde değişik kompozisyonlar bir araya getirilmiştir. Benzerlerine Topkapı Sarayı ile Yeni Cami’nin hünkâr kasrında rastlanan son derece güzel örneklerin yanı sıra hiçbir özelliği olmayan parçalara da rastlanmaktadır. Burada küçük bir hücre içerisinde Sultan Birinci Mahmud’un Topkapı Sarayı’ndan gönderdiği Hz. Peygamberin ayak izi de bulunmaktadır. Hücrenin üzerinde de 1731 tarihli tâlik yazılı bir kitâbe yerleştirilmiştir.
Sandukanın bulunduğu yere Sofa’dan iki basamakla çıkılmaktadır. Önde alçak ve iki kanattan meydana gelen sedef kakmalı bir parmaklık, bunun arkasında da oldukça ağır demir kapılar yer alır.
Türbenin ortasında Ebâ Eyyûb el-Ensârî’nin sandukası vardır. Sanduka Sultan Üçüncü Selim’in yaptırdığı Barok üslûbdaki oymalı gümüş bir metal parmaklık ile çevrelenmiştir. Bunun üzerinde de gümüş kabartma olarak Amme ve Fâtihâ sureleri ile tâlik yazılı bir kitâbe bulunmaktadır.
Hadîkatü’l Cevâmî’de anlatıldığına göre; Sultan Üçüncü Selim zamanında, 1792 yılında yapılan tamirat sırasında pirinçten türbeye, dökme pencere kapakları ve dökme sim kafes yapılmıştır. Bunlar Yesârîzâde’nin hattı ile aşağıdaki gibi yazılmıştır:
Alemdâr-ı kerîm şâh-ı risâlersin
Muînim ol benim did’im bi-hakk-ı hazret-i Bârî
Selîm-i ilnâmîher dem yüz sürer bu ravza-i pâke
Şefâ’atle kerem kıl yâ Ebâ Eyyûb-i Ensârî
. _______________________________________________________________________________________
Bu bölümde çeşitli Osmanlı devri kitabelerinden örnekler sunulacaktır.
Bu kitabelerin bazılarının okunuşlarını da ayrıca vermekteyiz.
Hatalı okumalarımız olursa iletişim sayfamızdaki e-posta adresinden bilgi vermenizi önemli rica ederiz. Ayrıca, kitabelerin bulunduğu Osmanlı eseri hakkında da bilgiler verilecektir. Bu sayfamızda İstanbul'un kaybolan camileri hakkında da bilgiler vermekteyiz.
© 2011-2016 | H.Veysel Güleryüz