Cihangir Camii'nin dış görünümü.
Camiin arka istinat duvarı.
Arka istinat duvarındaki camiin denizden görünüşünün taşa oyulmuş hali.
Camiin cümle kapısı.
Son cemaat yeri.
İçinden bir görünüm.
Mihrab ve minberinin üstten görünümü.
Camiin kubbesi.
Mihrab tarafından cümle kapıbına doğru görünümü.
Camiin tabloları kaldırıldıktan sonraki çıplak duvarlarının görünümü.
Haziresindeki kuyu üzerine inşa edilmiş çeşmesi.
Haziredeki bir mezar ve arkada Cihangiri Şeyhlerinin kabirlerinin bulunduğu türbe.
Camiin harab durumdaki su hasnesi ve hazne duvarında kaybolan çeşmelerinin görünümü.
Fındıklı Yokuşu'nun kuzeyindeki Pürtelâş mahallesinde olup adını verdiği semtte Marmara'ya ve Boğaziçi'ne hâkim bir tepede yer alır. Cami’in adı, Kanunî Sultan Süleyman'ın Hürrem Sultan'dan doğan ve yirmi iki yaşında ölerek (960/1553) Şehzade Mehmed ile birlikte Şehzade Camii'ndeki türbeye gömülen oğlu Cihangir'den gelmektedir. Mimar Sinan'a yaptırılan ilk cami 967'de (1559-60) tamamlanmıştır. Vakfiyesine göre yanında bir de sıbyan mektebi bulunuyordu. Evliya Çelebi’den bu yapının kare planlı, tek kubbeli ve tek minareli olduğu öğrenilmektedir. Cami, tarihi içinde beş yangın geçirmiş ve her seferinde yenilenmiştir.
1307'de (1890) İkinci Abdülhamid tarafından yeniden yaptırılan bugünkü cami de genel hatları ile tek kubbeli ve kare planlıdır. Üç bölümlü son cemaat yerinin iki köşesinde iki minaresi vardır. Mimar Sinan'ın Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii'nde başlattığı bir mimari tasarımı ve strüktür, XIX. Yüzyılın sonlarında bu yapıda yeniden uygulanmıştır. Bu tasarımda kubbe dört köşeye oturtulmuş olduğundan duvarlar taşıyıcı özelliklerini kısmen kaybetmiş, böylece çok sayıda pencere açılabilmiş ve özellikle üst kısımlarda yelpaze biçimi yayılan pencere düzeni gerçekleştirilebilmiştir. Bugünkü yapının mimarının kim olduğu hakkında kesin bilgi yoktur. Son yıllarda yazılmış bir kitapta Sarkis Balyan adı verilmekteyse de 1295 (1878) yılında devlet başmimarı unvanını alan Sarkis'in ve mensubu olduğu mimar ailesinin eserlerini içeren listelerde Cihangir Camii adına rastlanmaması bu bilginin ihtiyatla karşılanmasını gerektirmektedir.
Cihangir Camii gerek planlanması gerekse süslemeleriyle gayet ölçülü bir eserdir. İçerideki kalem işleri büyük ölçüde devrinin özelliklerini korumaktadır. Buna ek olarak 1285-1307 (1868-1890) yılları arasında Mustafa izzet, Hafız Ahmed Sünbülî, Sami, Rakım, Hasan Rızâ, Sabri, Şefik, Muhammed Fehmi, Muhammed Nazif, Nazif, Arif, Mehmed Tâhir, Seyyid Ali, Alâeddin, Kaseni, Çeri, Mısrîzâde Ali Rıza Üsküdâri, Şevki gibi hattatlar tarafından yazılmış otuz dokuz levha, cami iç mekânına ayrı bir özellik katmaktadır. Ancak son zamanlarda cami hırsızlıklarının artmasıyla, “Allah”, “Muhammed”, “Ali”, “Hasan-Hüseyin (iki isim tek levhada birleştirilmiş)” ve ”Ebubekir” levhalarının haricindeki ve yan duvarları süsleyen levhalar kaldırılarak Vakıflar bünyesinde saklanılmak üzere Vakıfların deposuna götürülmüştür. Bu nedenle camiin yan duvarları boş kalmıştır.
Evliya Çelebi ile diğer kaynaklarda sözü edilen ve 1281'de (1864-65) yandığı bilinen avlunun köşesindeki zâviye-tekkenin banisi ve ilk şeyhi, Halvetiyye tarikatının Cihangiriyye şubesinin kurucusu Hasan Burhâneddin Cihangirî'dir (ö.1074/1663-64)
Caminin çevresinde 1048 (1638-39) tarihli bir çeşme, 1120 (1708) tarihli bir sarnıçla musluklar, haziresindeki 1312'de (1894-95) açtırılan ve 1318'de (1900-01) Gazi Osman Paşa tarafından bir tulumba monte ettirilen kuyu ile şadırvan ve günümüzde beton olarak yenilenmiş Hasan Burhâneddin Cihangiri türbesi dikkati çeker, Hazire ve türbede en eskisi 997 (1588-89), en yenisi 1923 tarihli yirmi sekiz adet önemli kabir ve mezar taşı tesbit edilmiştir.
Kaynak: Diyanet İslâm Ansiklopedisi cilt.7 sayfa. 539
Hadikatü'l Cevâmî'de Cihangir Camii ile ilgili olarak aşağıdaki bilgi bulunmaktadır:
18- CİHANGİR CAMİ'İ
Bânîsi Sultân Süleyman Hân-ı Kadîm hazretleridir. Şehzâde-i civânbahtları Sultân Cihangir rûhiçün ibnâ eylemişdir. "Vezâyifini kendi vâkıfı olduğu Süleymâniyye vakfına zamm ve ilhak eylemişdir". Târih-i binası budur: 967. Şehzâde-i müşârün-ileyhin vefatı Haleb'de vuku' bulub, ba'de Âsitâne-i aliyye'ye na'şı irsal olunmağla birâder-i ekberleri Şehzade Sultân Mehmed rûhiçün bina olunan Şehzade Câmi'-i şerîfi kurbünde vâki' birâder-i müşârün-ileyh türbesinde medfûndur fî 960. Bu mısra' târih-i vefatıdır:
Firdevs ide makâm-ı Cihangir'i ol Celîl
Şehzâde-i müşârün-ileyh, pederleri Sultân Süleyman Hân-ı Gâzî hazretleri ile Acem seferine gitmek üzere iken ekber-i şehzâdegân olan Amasya vâlîsi Şehzade Sultân Mustafâ 960 senesi ramazân-ı şerifinde peder-i vâlâşânını istikbâl kasdıyla Ereğli kurbünde Akoyuk nâm mahalle geldikde sadr-ı a'zâm bulunan Rüstem Paşa'nın gadr ve ihânetiyle dûçâr-ı gadab-ı pâdişâhî olarak rütbe-i şehâdeti ihraz etmekle na'şı Burusa'da cedd-i bezrgüvârları Sultân Murâd civarında defn olundukdan sonra müşârün-ileyh Şehzade Cihangir dahi Halebü'ş-şehbâ'ya vusullerinden bir mâh mürurunda intikâl-i dâr-ı beka eylemişdir. Târih-i velâdetleri 937. Sinn-i sa'âdetleri yiğirmi dörde karîbdir' rahimehullah.
Ve câmi'-i şerifin mahfil-i hümâyûnu ve mekteb-i sıbyânı ve havlısının bir tarafında zaviye olub, ba'de muhterik olmuşdur. Zâviye-i mezbûrede ibtidâ şeyh olan Cihângîrî Hasan Efendi denmekle ma'rûf bir zât imiş. Hîn-i intikâlinde câmi'-i şerîf kurbünde defn olunmuşdur. Târih-i vefatı budur:
Oldı Hasan Efendi cennetde de cihangir
1074
Mumâ-ileyh Cihângîrî Hasan Burhâneddîn Efendi, Harput kurasından Perçih nâm mahalde 970 târihinde tevellüd edüb, sinn-i bulûğa vusulünde Burusa'ya hicret ve 1000 târihinde Şeyh Ramazân Efendi'nin üçüncü halîfesi olan Ya'kûb-ı Halvetî'den ahz-ı hilâfet edüb 1068 senesi Burusa'ya Celâlî istilâsında şeyhi ile İstanbul'a gelüb Baba Haydar-ı Nakşibendî Zâviyesi'nde "dört sene" ikâmet üzere iken, Cihangir Câmi'ine bir zaviye bina ederek derûnunda uzlet-güzîn iken 1074 senesi rebîü'l-âhirinin yiğirmi üçüncü sebt gecesi irtihâl-ı dâr-ı beka eylemekle anda defn olundu. Şu'arâ-yı zemânesinden Rüşdî târih-i fevtini bu güne eda eylemişdir:
Olmasa bir eksiği târih-i kâmil fevtine
Rüşdiyâ olur idi kad mâte mevlâ 'l-ârifîn
Sinni doksana karîb imiş, rahmetullahi te'âlâ. "Bu güfte ilâhiyâtındandır: Güfte:
Yandım hüsnin mushafına gördüm âyâtın âyâtını
Anladım gördüm nurunu okudum
Varını mahv idüb hüsn-ı yadın yolunda cümleten
Yoğ oldı gitdi aradan gördü şuhûd-ı zâtını"
Ve yerine şeyh olan halîfesi olub kendinin hem azad-gerdesi hem damadıdır ismi Fethullah Efendi'dir. Bu dahi 1115 târihinde vefat edüb şeyhi yanında medfûndur.
Cihângîr Câmi'-i şerîfi ibtidâ binasından berü üç dört defa muhterik olmuşdur. Evvelâ 1132 şevvalinde ve birisi dahi 1238 cümâde'l-âhiresinin on ikinci gününde vuku' bulan Tophane harîk-i kebîrinde muhterik olmuşdur. İşbu ihtirâkde Sadr-ı a'zâm Silâhdâr Alî Paşa müceddeden bina ve tevsi' eylemişdir. Evvelki binası dört köşe sivri ahşâbdan kubbe olub üzeri kurşun pûşîdeli olarak ancak etrafı kârgîr dıvar idi ve tarafeyn cenahları dahi olmayub yalnız arka tarafında biraz havlısı var idi. Lâkin bu defadaki binası gayet müzeyyen ahşâb müdevver kubbe tarafeyn cenahları ve etrâf-ı erba'ası mikdâr-ı kifâye meydân olub ve parmaklıklar dahi ihdas olunub müceddeden bir minare dahi bina olundu. "Ve lâkin minaresi her ne kadar taşdan ise dahi hantal olmağla yeniden bina olundu". Müşârün-ileyh paşanın azline karîb resîde-i hitâm olmuşdur. Müşârün-ileyhin azli 1239 rebîü'l-âhiresinin onuncu günü vâki' olmuşdur. Câmi'-i mezkûrun mahallesi dahi vardır.
. _______________________________________________________________________________________
Bu bölümde çeşitli Osmanlı devri kitabelerinden örnekler sunulacaktır.
Bu kitabelerin bazılarının okunuşlarını da ayrıca vermekteyiz.
Hatalı okumalarımız olursa iletişim sayfamızdaki e-posta adresinden bilgi vermenizi önemli rica ederiz. Ayrıca, kitabelerin bulunduğu Osmanlı eseri hakkında da bilgiler verilecektir. Bu sayfamızda İstanbul'un kaybolan camileri hakkında da bilgiler vermekteyiz.
© 2011-2016 | H.Veysel Güleryüz