Merzifonlu Kara Mustafa Paşa
Kaptan-ı Derya ve ardından sadrazam olan Paşa, başarısız Viyana kuşatması nedeniyle 1663 yılında idam edildiğinde, Divanyolu üzerindeki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Külliyesi bitirilmemişti.
Mimar Hamdi’nin 1690’da tamamladığı külliyedeki türbesine, oğlu Ali Bey tarafından gömülmüştür. Hatta kayıtlara göre Kara Mustafa Paşa’nın ölümünün ardından medresenin ve külliyenin tamamlanması için borç alınmıştır.
20. yüzyıl başında Divanyolu’nun genişletilmesi sırasında külliyeye ait dükkânlar yıkılırken, 1960 yılında medrese ve sıbyan mektebi onarılmıştır.
Çok ender görülen sekizgen planlı cami, küfeki taşındandır. Caminin daha sonraki yıllarda yenilenen iç süslemesi dikkate değer değildir.
Külliyenin medresesi ünlü şair Yahya kemal Beyatlı (1884 - 1958) adına kurulan araştırma enstitüsüdür. Külliyenin altında küçük bir sarnıç bulunmaktadır.
Hadikatü’l Cevâmî’de aşağıdaki bilgiler vardır:
31- KARA MUSTRFA PAŞA DARÜ'L-HADÎSİ MESCİDİ
Bânîsi Merzifoni Mustafâ Paşa'dır. Sadr-ı a'zâm iken 1095 (Aralık 1683) târihinde sadâretinin sekizinci senesi muharreminde Belgrad'da katl olunub, ser-i mak-tû'ı Edirne'de rikâb-ı hümâyûna vaz' olundukdan sonra Saruca Paşa Câmi'ine defn olundu. Bu mescid, medrese-i mezbûrenin dershânesidir. Minaresi yokdur. Medrese kapusındaki târih:
Kazâ-yı mübremi tedbîr ile tağyir mümkin mi
O tîrin defi kabil mi ki ramidir kazâ-yı kavsi
Ziyaret iden ahbabı disünler fevtine târih
Vedûda Mustafâ Paşa'ya ihsan eyle firdevsi
1095(1683)
Medrese ittisalinde mekteb ve sebîl ve derûnunda kitâbhâne vardır. İttisalinde vâki' mezâristânda paşayı mezbûrun neslinden, cülûs-ı Mahmûd Hânî'de Kapudân paşa bulunub Sadr-ı a'zâm Dâmâd ibrahim Paşa'nın damadı olmağla, anın ile beraber katl olunan Kaymak Mustafâ Paşa'nın ve sadr-ı müşârünileyhin cesedleri medfûndur, 1143 (1730). Ve "sâ'ir etbâ'ı1" ve Şamlı Kapucıbaşı Fâ'iz Alî Ağa dahi medfûndur.
Fotograflar: H.Veysel Güleryüz
Gelecek Kitabe: : Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Mescidi
__________________________________________________________________________________
ESE KAPISI - HADIM İBRAHİM PAŞA MEDRESESİ MESCİDİ
Esekapı Medresesi ya da Hadım İbrahim Paşa Medresesi Mescidi; Kocamustafapaşa’da Ese kapısı sokağından Marmara tarafına devam edeni Etyemez Caddesi üzerindedir. 1560 tarihlerinde Hadım İbrahim Paşa tarafından Mimar Sinan’a inşa ettirilmiştir. Burada bir Bizans yapısınının enkazı bulunmaktaydı. Bu kalıntı Hadım İbrahim Paşa’nın isteğiyle mescide ve medreseye dönüştürmüştür. Aslı bir Bizans kilisesidir. Mikar Sinan, İbrahim Paşa’nın isteği doğrultusunda mescidin yanına yaptığı medrese ile bir külliye oluşturmuştur.
İbrahim Paşa Mescidi ve Medresesi için daha yaygın olarak kullanılan isim “Ese Kapı Mescidi”dır. Gerçekte İsa Kapı olan ismin, halk dilinde Ese Kapı’ya dönüştüğü kabul edilir.
Burada estiden Bizans döneminden kalmış büyük bir kemerin bulunduğu bilinmektedir. Bu kemerin 4. yüzyıl başlarında İmparator Birinci. Konstantin tarafından Haliç’ten Marmara Denizi’ne doğru uzanan kara surlarının kapısıdır. İkinci Teodosyus zamanında, günümüzdeki kara surları yapılınca, bu surlarının yıktırıldığı fakat bu kapının ayakta kaldığı sanılmaktadır.
İbrahim Paşa Mesciti ve Medresesi ilk olarak 1924 yılında M. Alpatoff ve N. Brunoff tarafından incelenmiştir. Gane 1920’li yıllarda İhtifalci Mehmet Ziya Bey ve 1935’te A. M. Schneider tarafından araştırılan yapının, küçük bir Bizans kilisesinden dönüştürüldüğü ortaya çıkarılmıştır.
Kilise’nin yapısı hakkında bilgi yok denecek kadar azdır. En eski belge, Paspatis’in kitabında yer alan ve 19. yüzyılda Galanakis tarafından yapılmış olan bir gravürdür. Bu gravürde kilisenin mescide çevrilmiş durumu görülmektedir.
Duvar yapısı ve tuğla süslemelerinden anlaşıldığı kadarıyla kilise, Bizans’ın son döneminde, Palaiologos Hanedanı zamanında, 14. yüzyılın ilk yarısında yapılmıştır. Kilisenin adı belirsizdir.
Harabe halindeki kilise, Silivri Kapı’daki cami ve külliyeyi yaptıran Vezir Hadım İbrahim Paşa tarafından 1560 yılına doğru mescide çevrilmiştir. Mimar Sinan mescidin etrafına yaptığı medrese ile bir külliye oluşturmuştur. Külliye yüksek bir duvar ile çevrelenmiş bir avlunun içinde yer alır. Mimar Sinan kilisenin güney duvarının ortasına bir mihrap yapmış, doğu kısmında yıkılan esas bölümü düz bir duvarla kapatmış ve kuzey duvarı tarafındaki hücreyi kapatarak, üstüne kısa bir minare oturtmuştur.
Medresenin depremler sonucunda gördüğü büyük hasar nedeniyle öğrenime kapatıldığı, mescidin ise 19. yüzyılın sonuna kadar ibadete açık olduğu bilinmektedir.
Esekapı Mesciti ve Medresesi, 1930-1960’lı yıllarda evsiz aileler tarafından işgal edilmiş, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Bölümü’nün genişletilmesi çalışmaları sırasında etrafı istimlâk edilerek temizlenmiştir. Bu yıllarda yapıların restore edilerek Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi Enstitüsü’ne tahsisi düşünülmüş, proje hayata geçememiş, Adli Tıp Enstitüsü külliyeyi duvarları içine almış ve çevresini düzenlemiştir.
2010 yılında külliyede kapsamlı bir restorasyon çalışması başlatılmıştır. Bu çalışmalar sırasında, eni 80 cm, boyu 90 cm, yüksekliği 3m.olan, dikdörtgen prizma şeklinde, pembe bir granit blok ortaya çıkarılmıştır. Arkeologlar, rengi ve yukarıya doğru incelen formu dolayısıyla taşın 4. yüzyılda Mısır’dan getirilmiş bir dikilitaşa iat olabileceğini düşünmektedir.
Sonuç olarak medrese restore edilerek eski görünümüne kavuşturulmuş, fakat mescidin harabe halindeki kalıntıları üzerinde bir restorasyon çalışması başlatılmamıştır.
Bu konu ile ilgili olarak Vakıflar Genel Müdürlüğünün 1982 tarihli “Röleve ve Restorasyon” dergisinin üçürcü sayısında yer alan ve “S.Yılmaz Ötüken” tarafından kaleme alınan “Onarımdan Önce İstanbul’da İsa Kapı (Ese Kapı-İbrahim Paşa) Mescidi ve Medresesi” yazısı ve bu yazıya ek olan fotograflar ile planları önümüzdeki bölümde yayınlayacağız.
_______________________________________________________________________________________
Bu bölümde çeşitli Osmanlı devri kitabelerinden örnekler sunulacaktır.
Bu kitabelerin bazılarının okunuşlarını da ayrıca vermekteyiz.
Hatalı okumalarımız olursa iletişim sayfamızdaki e-posta adresinden bilgi vermenizi önemli rica ederiz. Ayrıca, kitabelerin bulunduğu Osmanlı eseri hakkında da bilgiler verilecektir. Bu sayfamızda İstanbul'un kaybolan camileri hakkında da bilgiler vermekteyiz.
© 2011-2016 | H.Veysel Güleryüz