Pertevniyal Valide Sultan Camii..
Aksaray'da, dört yol ağzında bulunan bu cami, Sultan II.Mahmud'un hanımı ve Sultân Abdülaziz'in annesi olan Pertevniyal Valide Sultân tarafından kendi adına H.1288/M.1871 yılında yaptırılmıştır.
Bu caminin yerinde, H.1182/M.1768 yılında Kocamustafapaşa vakfının kâtibi Hacı Mustafa Efendi tarafından yaptırılan "Hacı Mustafa Efendi Camii" harap halde iken yıktırılmış ve onun yerine bu cami yaptırılmıştır.
Caminin üslûbu, Çırağan sarayında olduğu gibi, Barok ve Rokoko üslûbundadır.Yirmi dört evrak halinde Topkapı Sarayı Arşivi'nde bulunan külliyenin inşaat defterleri 1867-1871 yıllarına aittir. Buradaki bilgilere göre bina emini Hüseyin Bey, yardımcısı Hüsrev Bey, kâtibi Sami Efendi, vakıf idarecisi Bogos Bey (daha sonra Mihran Bey), Kalfa (mimarı) Serkis (Balyan) Bey, yamağı kardeşi Agop ve Bedros beyler, mermere ve sıva üstüne işlenecek motifleri çizen Oseb Bey ile yamağı Agop (Balyan) Bey'dir.
Türk mimarisinin kendisine özgü üslûbu ile yaratılan İstanbul'daki abidelerin ihtişamı yanında klasik mimarî eserlerimizden ayrı özellikteki eserler, yeni bir devrin örnekleri olarak kabul edilmektedir.
Dolmabahçe ve Çırağan Sarayları mimarîsinin etkisinde ve batının Barok üslûbundaki camilerimiz arasında, Dolmabahçe, Ortaköy, Aksaray Valide ve Mecidiye camileri, bu tür mimarinin örnekleridir.
Gerek saraylar ve gerek camilerin Türk mimarî tarzından ayrılmasında batılılaşmanınetkisi açıktır. Sultan Abdülmecid'in açtığı, daha doğrusu III. Selim ve II. Mahmud zamanında başlayan ve Sultan Abdülmecid devrinde eserlere, hattâ sosyal hayata da yayılan bu batılılaşmaya Celâl Esad «intibah (uyanış) devri üslûbu» demektedir.
Evet, bu devir bir «uyanma» devri idi. Fakat,meydana getirilen eserler, Türk sanatçıları tarafından «ruhsuz bir Avrupa tarzı» olarak nitelendiriliyordu.
Kutsal yapıların en başında gelen camilerin, Hıristiyan mimarlar ve kalfalar tarafından yapılmasına, mutaassıp kişiler de pek karşı gelmemişti.
Tarihimizde görülen taassup hareketleri karşısında Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz devirlerindeki yeniliklerin, hele mabetlere Hıristiyanlar'ın hakim olmalarının bir reaksiyon yaratmamasını, ancak bu devirdeki politik ve ekonomik durumun halk tabakalarını etkisi altına almış bulunması ile açıklayabiliyoruz.
Hemen hemen cami yaptıran bütün padişahlar ve Valide Sultan'lar, bir rekabet ve üstün eser verme isteğinden kendilerini kurtaramanıışlardır. Aksaray'daki Valide Camii’ni yaptıran II. Mahmud'un eşi ve Sultan AAbdülaziz'in annesi Pertevniyal Valide Sultan da bu hissini gizleyemeıniş, caminin inşasında bütün sorumluluğu yüklenmiş bulunan kâhyası başkalfa Hüseyin Bey'e bu isteğini açıklamış, kubbenin sağlam ve diğer kısımlarının da Ortaköy Camii tarzında ve o büyüklükte olmasını istemiştir.
Başkalfa, Pertevniyal Valide Sultan'a yazdığı mektuplarda daima onu memnun etme imkânlarını arıyor, caminin planlarını göndererek, gururunu okşuyordu. Hüseyin Bey, caminin Süleymaniye Camii’nden daha «sağlam» olacağını yazıyor, büyüklüğünün Ortaköy Camii kadar olacağını söyledikten sonra, diğer özelliklerini de şöyle sıralıyordu: “Valide Camii’nin avlusu, benzeri camilere göre genişti. Valide Sultan camiye geldiği zaman, kendisini, selâmlayacak askerlerin yer alacakları alan da çok uygundu.” Hele yeri, camiye ayrı bir üstünlük veriyordu. Cemaati her zaman çok olacak bir yerin seçilmesi, ancak bir «keramet»e atfedilebilirdi, Pertevniyal Valide Sultan bu yeri seçmekle bu «keramet» i göstermiş oluyordu.
Valide Sultan Camii’nin yapılacağı yerde daha önce Kâtip Camii denilen bir cami vardı. Bu cami harap olduğu için yerine yenisi yapılacaktı. Yalnız yeni kurulacak mabedin, büyüklüğüne ve taşıyacağı ismin, şanına lâyık bir alan açmak gerekiyordu. Bunun için de istimlâkler yapılacaktı.
Valide Camii’ne ayrılmak istenen yerlerde dükkânlar, fırınlar, ev ve konaklar vardı. Hüseyin Bey derhal istimlâklere başladı. Dükkânları yıktırdı, fakat bir ara hiç beklemediği bir olayla karşılaştı. Bazı ev ve konak sahipleri ayak diretiyorlar, ya satmak istemiyorlar, ya da fazla para istiyorlardı.
Hüseyin Bey, her çareye baş vuruyor, kimini tehdit, kimini dolambaçlı yollarla ikna etmeye çalışıyordu, fakat muvaffak olamıyor, durumu Valide Sultan'a bildirmekten de çekiniyordu.
Valide Sultan bütün nakit parası ile bütün varlığını bu camiye ayırmıştı; temelin bir an önce atılması için acele edilmesini istiyordu.
Kâhya. Hüseyin Bey, en sonunda durumu olduğu gibi Pertevniyal Valide Sultan'a bildirmeye mecbur oldu. Kesenin ağzı zaten açılmıştı. Valide Sultan, fedakârlıktan çekinilmeden ne lazımsa yapılmasını emretti ve istimlâkler de böylece tamamlanmış oldu.
Temel atma töreninin çok gösterişli olması isteniyordu. Pertevniyal Valide Sultan, Sultan Mahmud gibi bir devir açmış, Sultan Abdülaziz gibi bütün dünyaya ün salmış iki hükümdarın karısı ve anası idi. Valide Sultanlığına lâyık bir tören yapılmalı idi.
Tören hakikaten çok parlak oldu. Aksaray civarı, iğne atılsa yere düşmeyecek gibi idi. Bütün hükümet ricali, on binlerce insan, şeyhler, hocalar, civardaki bütün boşlukları ve evlerinin pencerelerini doldurmuştu. Valide Sultan da yakınındaolan bir kâtibin meydana bakan evinden bu töreni seyredecekti.
Sıra sıra dizilmiş kurbanlık koyunlar sayılamayacak kadar çoktu. Bunlar, müneccimbaşınm belirleyeceği bir saatte .kesilecekti.
Saat bilirlendi, sokaklar, .çayırlar kana boyanırken, şeyhler vehocaların ilâhîlerle bu kutsal törene verdikleri mistik hava, ruhları büyülüyor, dinî inancın verdiği huşu içinde herkes gözyaşıdöküyordu.
Bir tarafta bu tören devam ederken, öbür tarafta kazılan temellere hazırlanmış paralar gömülüyordu. Bu, yüzyılların geleneklerindendi.
500 adet Büyük Osmanlı Lirası bir çukura, 250 adet iki buçuk bir yerde Osmanlı lirası diğer bir çukura, 1000 adet Osmanlı lirası üçüncü çukura, 450 adet dörtte biri gümüş Osmanlı lirası dördüncü çukura olmak üzere, 3225 lira temellere gömüldükten sonra dualar edildi.Her mabette temenni edildiği gibi kıyamete kadar bu mabedin var olması, Allah'tan niyaz edildi.
Duadan sonra şeyhlere, kalfalara gene âdet üzere üçer-dörder bin lira ile değerli saatler hediye edilerek parlak törene son verildi,
Bazı eserler Valide Camii’nin tarzındansözederken, «italyan mimarîsi» derler ve başmimar olarak İtalyan Mantani'nin ismini verirler. Bazı eserlerde de mimarı Serkis Balyan, resimlerini çizen Oseb ve yamağı Agop, dülger kolbaşısı olarak da Dimitri ismini verirler.
Aksaray Valide Camii’nin Pertevniyal Valide Sultan'ın emri ve isteği ile Ortaköy Camii’ne benzetilmek istendiğini yazmıştık. Bu istek yerine getirilmekle beraber, hiç olmazsa Ortaköy Camii’nden üstün taraflarının bulunması da Valide Sultan'ı memnun etmek için göz önünde tutulmuştu. Bu da yapıldı, minareleri Dolmabahçe Camii’ne benzetildi, fakat içlerisi daha geniş tutuldu, caminin içi de aynı şekilde büyük yapıldı. Valide Sultan Camii’nin diğer özellikleri, çevresinin ilgi çekici olması idi. Güzel bir çeşmesi vardı, cami imamları ile, Valide Sultan için yapılan türbenin bekçilerine ait odalar yapılmış, Padişah ve. Valide Sultan'ın gelişlerinde meşrutahanede kendilerine özgü yerler de ihmal edilmemişti.
Valide Sultan'ın sonsuz güvenini kazanmış bulunan kâhya Hüseyin Bey, gecesini gündüzünü camiye vakfetmişti. Bir an önce bitmesi için âdeta hayatını harcamakta idi. Nitekim harcadı ve inşaata başladığının 29. ayında eserin tamamlanmasını görmeden hayata gözlerini yumdu. Hüseyin Bey'in harcadığı para 7961 kese 396 kuruş 10 para idi. Bundan sonra harcanan paranın miktarı hakkında bir vesikaya henüz sahip bulunmamaktayız.
Karış karış ve günü gününe yükselen mabet, bütün İstanbullular’ın dikkatini üstünde toplamıştı. Halk, hattâ Valide Sultan'dan daha büyük bir heyecanla eserin tamamlanmasını beklemekteydi. Cami, en sonunda, kendi malları olacak, beş vakit namazlarını burada kılacaklardı. Cami, bundan 144 yıl önce 1876'da ibadete açıldı.
Pertevniyal Valide Sultan, adının kıyamete kadar anılması için bir cami ile yetinmemiş, bir de okul yaptırmış, hemen hemen her camide olduğu gibi, kendi camisine de bir kütüphane eklemişti. 1055 yazma ve basma kitabı içeren Valide Sultan kütüphanesinde, gerçekten çok değerli eserler vardı. Bunlar, sonradan Süleymaniye kütüphanesinde toplanmıştır.
Kubbe, duvarların üstündeki 16 kemerli ve pencereli, yüksek bir kasnağa oturtulmuştur. Kuzeyindeki hünkâr dairesi ve bununla bağlantılı bir mahfil yer almakta, caminin görünümüne hâkim olmaktadır. Kare plânlı bu cârninin dört köşesinde Hint mimarîsini andıran birer kule bulunmaktadır.
Mihrabı sade, mukarnas dolgulu ve yedi sıra sarkıtlı olup mermerdendir. Aynı sadelikte mermer minberin yan tarafında istiridye motifi görülmektedir. Kürsüsü sekiz köşeli ve oymalı olup mermerdir. Rumîli alınlıklar, kıvrık dallar, mukarnas frizi ve kitabeler dışında süslemelerin tamamı karışık ve Rokoko üslûbundadır. Kalitesiz taşlardan işlenen kabartma süslemelerin çoğu aşınmış, hemen hemen silinmiş durumdadır.
Tek şerefeli, iki yanda iki minaresi kesme taştan ve taş külâhlı olup, Hünkâr Kasrı’nın köşelerine yerleştirilerek camiden uzakta kalmışlardır. Sağ minaresi 1988 yılında Vakıflar tarafından tamir ve restore edilen bu caminin minareleri yivli ve şerefe altları sarkıtlıdır.
İç alanı 1000m2, avlu ve bahçesinin alanı ise 3000m2'dir. Caminin avlusuna doğu, batı ve güney olmak üzere üç kapıdan girilmektedir. Güneydeki âbidevi tek kapı kemerinin ortasında tuğra olup, kitabesi de tuğranın altında yeşil zemin üzerine yazılmıştır.
Avlusunda sütunlu çeşmeler grubu, Mahmudiye Medresesi'nin yerinde ise Pertevniyal Lisesi bulunmaktadır. Cepheli çeşmenin karşısında bulunan Pertevniyal Valide Sultân'ın türbesi de 1958 yılında sökülerek, avlu içine monte edilmiştir^).
Mezarlığı, musalla taşı ve son cemâat yeri bulunan bu caminin pencereleri ile kubbe arasındaki kasnağında "Mülk Sûresi" kabartmalı bir şekilde yazılmıştır.
Pertevriyal Valide Sultan Camii'nin içinden çeşitli görünümler.
Nuruosmaniye bölümünün pdf dosyası için tıklayınız.
____________________________________________________________________________________
Osmanlı Barok Üslubunda Bir Sebil-Çeşme "Saliha Sultan Çeşme ve Sebili"
Bu sayfamda,, yeni hazırlamakta olduğum "ABİDELER ŞEHRİ İSTANBUL Osmanlı Devri Eserleri" isimli kitabımıın çeşitli bölümlerini izleyebilirsiniz.
© 2011-2020 | H.Veysel Güleryüz