Nuruosmaniye Camii..
Nuruosmaniye Külliyesi, Kapalıçarşı’nın Çenberlitaş tarafındaki, Cağaloğlu yönüne bakan kapısının tam karşısında, cami, medrese, imaret, hünkâr köşkü, sebil, çeşme, han, arasta ve muvakkıthane’den oluşan bir külliyedir. Külliye İstanbul’un merkezinde Bâb-ı Âlî’ye yakın bir yerdedir.
Caminin inşa edildiği arâzîde daha önceleri Hasan Canzade Şeyhülislam Hacı Sadettin Efendi’nin karısı Fatma Hanım’ın yaptırdığı bir mescit bulunmaktaydı.
Sultan Birinci Mahmud zamanında külliyenin inşasına 29 Muharrem 1162 (19 Ocak 1749) tarihinde başlanılmıştır. Ancak cami tamamlanamadan Sultan Birinci Mahmud ölünce, kardeşi Sultan Üçüncü Osman inşaatı devam ettirmiştir. İnşaat bittikten sonra 1 Rebiyülevvel 1168 (5 Aralık 1755) Cuma günü açılışı yapılmıştır.
Sultan Üçüncü Osman camiye Nûr-u Osmâniyye adını vererek sanki Osmanlı hanedanının nûru demiş, ancak gerçekte külliyeye kendi adını vermiştir.
Cami ve külliyenin inşaatında bina emîni olan Ahmet Efendi “Târih-i ca’mi-i şerîf-i Nûr-u Osmâniyye” isimli bir risale yazarak inşaat ile ilgili bilgileri aktarmıştır.
Külliyenin mîmârı Rum asıllı Simon Kalfa’dır. Simon Kalfa külliyenin inşaatını tamamen yeni bir üslup olan Barok üslubu ile yapmıştır.
İstanbul’da bundan önce yapılan son selâtin cami olan Yeni Valde Camii (Gülnûş Emetullâh Vâlide Sultan Camii) Lâle Devri’nin etkisi ile oluşan değişikliklere rağmen klâsik üslupta en son eser olmaktadır. Bu camiden sonra yapılan inşaatlarda Avrupa mîmârîsinin etkileri nedeniyle klâsik üslubun sert ve keskin ana prensipleri yavaş yavaş terk edilmeye başlanılmıştır.
İstanbul’da ilk kez yapılan Barok-Rokoko tarzı yapı, Sultan Üçüncü Ahmed tarafından yaptırılan, Sultanahmet’teki Sultan Üçüncü Ahmed Çeşmesi’dir. Bunun ardından ancak 25 yıl geçtikten sonra ikinci örnek olarak, Sultan Birinci Mahmud’un inşasına başlattırdığı, Nuruosmaniye Camii’dir ve Barok tarzında yapılmıştır. Böylece klâsik mîmârî üslubu tamamen terk edilmiştir.
Batı kültürüne karşı gerçek bir ilgi duyan Sultan Birinci Mahmud, bir külliye inşasına karar verdiği zaman, Avrupa’daki kiliselere ait resimleri getirterek incelemiş, fakat buna ulemâ tepki göstermiştir. Buna rağmen, Sultan külliyenin inşasını Barok tarzında yaptırmaya karar vererek, Rum asıllı olan Simon Kalfa’yı mîmar tayin etmiştir.
Nuruosmaniye Camii'nin Bayezit kulesinden çekilmiş bir fotografı.
SHadîkatü’l Cevâmî’de Nuruosmaniye Camii ile ilgili olarak yer alan bilginin anlamı aşağıdadır:
“OSMANİYE CAMİİ
Camiyi Sultân Mahmud Han yaptırmış, tamamlanmasına yakın padişah öldüğünden, kardeşi Sultan Üçüncü Osman Han padişah olduğunda bu caminin vakfını onaylamış ve hizmet edenleri belirleyerek, padişah olmasından bir yıl sonra tamamlanması mümkün olmuş, ismine Nûr-ı Osmâniyye denilmiştir. Hâtta annesi Şehsuvar Sultan müstakil türbede gömülüdür, ölüm tarihi 1755. Hasan Cânzâde Şeyhü’l-islâm Hacı Sadettîn Efendi’nin hanımı olan Fatma Hatûn’un mesciti yerine bu cami yapılmıştır.
Hünkar Mahfili ve müezzin mahfili vardır. İkişer şerefeli iki minaresi olup, aylıkları kendi vakfından ve medrese ve imaret ve kütüphane ve muvakkit odası ve meşkhâne ve sebîl ve çeşmesi vardır. Caminin yapımına Hattat Mehmet Râsim Efendi târih söylemiştir:
“Hümâyûn ola bu nev cami’i Sultân Osman’ın (Sultan Dsman’ın bu yeni camisi mübarek olsun)”
Orta kapının dışında olan ayet bu Râsim Efendi’nin hattıdır. İki taraf kapılarının dışında olan ayetler Hattat Fahrettîn Yahya’nındır. Medrese târihini Hâkim Efendi söylemiştir:
“Düşdi bir târih Hâkim’den du’â
Medhal-i ilm ola bâb-ı medrese
1169 (Hakim’den dua ile bir tarih düşüldü, medrese kapısından ilim girsin 1755)”
Hakim imaretine de târih düşmüştür:
“Yazılsun kilk-i Hâkim’den bu târih
Ola a’la imaret bâb-ı erzak
1169 (Hakim’in kaleminden bu tarih yazılsın, yüce imaret rızk kapısı olsun 1755)”
Dışında olan ayetleri Yedikule-lizâde Seyyid Abdülhalîm Efendi yazmıştır. Diğer celî (büyük boy) hatlar Bursalı Müzehhib Alî Ağa’nınkidir. Diğer celîler Kâtibzâde Mehmed Refî’ Efendi’nindir.
Caminin mahallesi yoktur.
Nuruosmaniye Camii'nin iç avlusuna giriş merdivenlerinden biri.
Nuruosmaniye Camii'nin iç avlusunun dışarıdan görünümü.
Nuruosmaniye Camii'nin iç avlusu.
Nuruosmaniye Camii’nin yüksek duvarlarla çevrili olan dış avlusunun, biri kuzeyde ve diğer ikisi doğu ve batıda olmak üzere üç kapısı vardır.
Doğu yönündeki kapısı Cağaloğlu tarafında, Nuruosmaniye Caddesi’ne açılır. Batı kapısı ise, Kapalıçarşı’nın ana giriş kapısının karşısındadır. Dış avlunun kuzey kapısı, caminin altındaki mahzenin üzerinden merdivenle inilerek arkasındaki sokağa açılır.
Dış avlunun içerisinde ve güney tarafında medrese ve imaret yer alır. Doğusunda ise Hünkâr Köşkü, kütüphane ve Sultan Üçüncü Osman’ın annesi Şehsuvar Sultan’ın türbesi bulunmaktadır.
Eğimli bir araziye inşa edilmiş olan caminin altında, Lâleli Camii’nde olduğu gibi bir mahzen bulunmaktadır. Halen boş olan bu mahzenin yapım nedeni bilinmemektedir.
Külliyeye ait küçük bir han, mahzenin batı tarafında ve mahzene bitişikdir. Ayrıca dış avlunun doğu, batı ve kuzey yönlerindeki duvarlarının dış taraflarında dükkanlar vardır.
Külliyeye ait çeşme ve sebil ise, avlunun batı duvarı üzerinde, Kapalıçarşı’ya bakan kapının iki yanında yer almaktadır.
Cami zeminden yüksek olarak yapıldığından, iç avluya doğu ve batı yönlerindeki 11’er basamaklı birer merdivenle çıkılmaktadır. Caminin kuzey tarafında ve pek kullanılmayan iç avlusu Barok üslubunda ve yarım daire şeklindedir. İç avlunun ikisi yanlarda ve biri de ortada olmak üzere üç kapısı vardır. Kapıların üzerinde çok ince taş işçiliği ile süsleme yapılmıştır. Ayrıca iç avlunun biri orta kapının üzerinde ve dörder tanesi de iki yanlarda olmak üzere dokuz adet revakı bulunmaktadır. Bunlar dokuz kubbe ile örtülmüş, sekiz kemerli ve porfir sütunludur.
İç avlu çok küçük olduğundan, şadırvanı yokdur. Bu nedenle abdest muslukları caminin doğu ve batı duvarlarında sıralanmışlardır. Öte yandan iç avlu caminin kullanımına göre ters tarafta kaldığından çok az kullanılmaktadır.
Camideki süslerden üç ayrı göranam.
Burada sağdan sola doğru üç kapı üzerinde bölünmüş bir kitâbe vardır. Arapça olan bu kitâbe yanda görülmektedir.
Bu kitâbede; “Bu cami-i şerîfi ganî ve mennân olan Allâh’ın farzlarını yerine getirmek için Sulân Mustafa oğlu Sultân-ı Âzam Osman Hân yapdı” denilmekte ve devamında Sultan Osman’ın sırayla dedeleri, Osman Gâzî’ye kadar sıralanmaktadır. Ancak burada caminin yapım tarihi yoktur. Külliyenin H.1169 (M.1755) olan yapım tarihini, medrese ile imaretin kapılarındaki iki kitâbeden öğrenmekteyiz.
Sekiz penceresi bulunan iç avlunun kıble kapısının üzerindeki kubbe diğerlerinden yüksektir.
Revaklı, beş kemerli ve beş kubbeli olan son cemaat yeri, iç avlunun cami binasına bitişik olan kısmındadır ve buradaki cümle kapısının her iki yanında, cami duvarında üçer pencere vardır. Son cemmat yerinin her iki tarafında birer mihrapçık ile yukarı tarıflarında birer mükebbire bulunur.
Son Cemaat yerinin sağına ve soluna bitişik ikişer şerefeli iki minare yer alır. Mukarnas bulunmayan ve alt gövdeleri çubuklu olan minarelerin şerefelerinin altları düşey kolonlar şeklindedir.
Çok süslü olan taş işçiliğine sahip cümle kapısından caminin içine girilmektedir.
Camiye daha az kullanılan iç avlu tarafından değil, daha çok sağ ve sol taraflarındaki kapılardan girilmektedir.
Kare şeklinde olan caminin kubbesi 25,75m. çapındadır. Kubbe dört tarafındaki dört kemer ile cümle kapısı tarafındaki fil ayağına benzeyen iki payanda tarafından taşınmaktadır.
Prof.Dr. Celâl Esad Arseven’in “Türk Sanat Tarihi” isimli kitabında, Nuruosmani Camii’nin kubbesi ile ilgili olarak; “Dört beden duvarı üzerine kemer inşa edilerek, köşelere yapılan bingilerle kemerlerin teşkil ettiği kaide üstüne bir tek kubbe inşa olunmuştur. Kemerlerin itme kuvveti iki taraflarına yapılan kalın duvarlı, harice taşkın kısımlar ve köşelere konulan ağırlık kuleleriyle karşılanmıştır. İç avlu tarafındaki bina cephesinin köşelerine yapılan iki minarenin sıkleti, yan kemerlerin bu kısmında birer ağırlık teşkil etmekte ve açılmasını önlemektedir. Sahnın kıble tarafındaki mihnab kısmı âdetâ bir kilise absist’i gibi, binadan dışarıya taşan yuvarlak ve büyük bir hücre şeklinde olup, bu kısmın üstü yarım kubbe ile örtülmüştür.” denilmektedir.
Sahnı Barok üslubunun özelliklerine sahip, çok ışıklı olan caminin kıble duvarında onsekiz ve diğerlerinde onaltışar pencere vardır. Toplam pencere sayısı 174 adettir.
Nuruosmaniye Camii’nin önemli özelliklerinden birisi de mihrabının güney duvarından dışarıya doğru taşkın olarak yapılmış olmasıdır. Mermerden işlenerek yapılmış olan mihrabın üstü yarım kubbe ile örtülmüştür. Minrap duvarında iki köşede kıble duvarına bitişik iki küçük kanat vardır. Mihrabın sağında ve solunda renkli somakiden, binanın basıp basmadığını (dengesinin bozulup bozulmadığını) kontrol edebilmek için birar devvar (ekseni çevresinde dörebilen) sütun vardır.
Mihrabın yanındaki minber de mermerden yapılmıştır. Mermere oyularak yazılmış olan Fâtihâ suresi, mihrabın sağından başlayarak bütün sahnı dolaşır.
Caminin alt sıra pencerelerinin üst taraflarında bulunan renkli taşlar üzerine birer madalyon halinde hadisler ve Allâh’ın isimleri yazılmıştır.
Soldaki ve sağdaki mahfil katlarının altlarında dokuzar sütun bulunmaktadır. Bunların üzerlerini çeşitli boyutta ve biçimde kubbeler örtmektedir.
Barok üslubu caminin her yerinde göze çarpmaktadır. İç avlunun yarım daire biçimi, pencere ve kapıların kemer porfirleri, büyük kapıların nişlerinin üst bölümleri sahın içerisindeki süsleme bunun birer göstergesidir. Pencerelerdeki revzenler, alçı pencerelerin desenleri ve mermer mihrab ile mermer minber de Barok üslubundadır.
ıştır. Pencerelerin üzerinde, kıvrık dallarla süslenmiş konsolların arasında dörder satırlık kitabeler bulunmaktadır.
Nuruosmaniye Camii'nin içinden üç ayrı görünüm.
Nuruosmaniye bölümünün pdf dosyası için tıklayınız.
____________________________________________________________________________________
Osmanlı Barok Üslubunda Bir Sebil-Çeşme "Saliha Sultan Çeşme ve Sebili"
Bu sayfamda,, yeni hazırlamakta olduğum "ABİDELER ŞEHRİ İSTANBUL Osmanlı Devri Eserleri" isimli kitabımıın çeşitli bölümlerini izleyebilirsiniz.
© 2011-2020 | H.Veysel Güleryüz