Ahmet Güleryüz
Hüseyin Halit Bey ile Fatma İclâl hanımın ilk çocuğu olarak, 16 Haziran 1938’de İstanbul, Cağaloğlu’nda doğdum.
Üç yıl sonra, 22 Temmuz 1941’de kız kardeşim Fatma Ülker, ondan yine üç yıl sonra, 20 Temmuz 1944’ de ikinci kardeşim Hasan Veysel dünyaya geldiler.
İlköğrenimim, 1944 yılında başladığım, Cağaloğlu’ndaki “Yeni Nesil” ilkokulunda gerçekleşti. Orta eğitimimde “İstanbul Erkek Lisesi” ne girip oradan 1956 yılında mezun oldum.
Bu yıllar içinde, ilerideki yaşamımda önemli etkileri görülecek olan bazı olaylar meydana gelmişti; 1945 yılında oldukça ağır bir Tifüs hastalığı geçirdim. 1953 yılında sol gözümde meydana gelen Retina yırtılması nedeniyle ailem tarafından New York’a gönderildim ve orada uzun aralıklarla iki defa ameliyat oldum.
İstanbul’a dönüşümün ertesi yıl, 1954’te 16 Haziran günü, Babam felç geçirerek komaya girdi. Yoğun uğraşlardan sonra hayatı kurtarılmıştı ancak, yurt içinde ve yurt dışında çeşitli tedavi yöntemlerine rağmen yaşamının sonuna kadar bir tarafı felçli olarak kalmıştı.
1957 yılında gözümdeki sağlık engeli nedeniyle, yaptığım kısa dönem askerlik görevinin ardından, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne kaydoldum ve iki sömestr Felsefe/Psikoloji bölümüne devam ettim. Ertesi yıl, yeğenim Mehmet Güleryüz’ün tavsiyesine uyarak katıldığım Güzel Sanatlar Akademisi’nin imtihanlarını kazanarak yüksek bölümüne girdim. O zamanki adı “Afiş atölyesi” olan, Grafik Sanatlar Bölümü’nden 1961 yılında mezun oldum.
Aynı yıl, ünlü grafik sanatçısı Mengü Ertel’in de ortağı olduğu “San Organizasyon” reklâm ajansına girerek orada çalışma hayatına başladım.
1963 yılı yaşamımda, belki de en önemli kilometre taşlarından birine sahiptir. O yıl, 8 Şubatta, Akademiye girdikten sonra tanışıp sevdiğim Havva Sırt ile evlendik. Böylece, iyi günü ile zor günleri ile birlikte hayatımızın kırk yıldan uzun bir süresini paylaşacağımız yuvamızı kurmuş bulunuyorduk.
San Organizasyon reklâm ajansındaki çalışma yıllarım içinde;
—1963 yılında, ajans olarak katıldığımız, Uluslararası Rizzoli basın ilanları yarışmasında, -Alike birinciliği- ödülünü kazandım,
—1964 yılında, iki afişimle katıldığım, Uluslararası Varşova Afiş Bienali’nde bir yapıtım beğeni kazanarak, Varşova Modern Sanatlar Müzesi’ne kabul edildi,
—1965 yılında, Arçelik tarafından açılan amblem yarışmasında, ilerideki otuz beş yıl kullanılacak olan amblem ile birinciliği kazandım,
—1966 yılında, bir grup grafik sanatçısı arkadaşımla beraber yapıtlarımızı gönderdiğimiz “Gebrauchsgraphik” dergisinde, Türk Grafik Sanatları konulu bir bölüm yayınlanmasını sağladık.
Bu dönem içinde, iki adet kişisel fotoğraf sergisi açtım ve bir de grup fotoğraf sergisine katıldım.
1967 yılında, “San Organizasyon” reklâm ajansından ayrıldım ve uzun yıllardır tanıdığım, dostum Antuan Gargar ile birleşerek otuz yılı aşkın bir süre beraberce çalışacağımız “Stüdyo Grafik” reklâm ajansını kurduk.
1968 yılı yaşamımda ikinci önemli kilometre taşını da beraberinde getirdi. Artık, 1 Nisanda başlayan sancılarla bizi kandırıp, ertesi gün, 2 Nisanda ailemize katılan bir kızınız, sevgili minik Hande’miz vardı.
Yeni kurmuş olduğumuz Ajans’ın rutin çalışmalarının yanı sıra bu dönemde de birçok yarışmaya katıldık ve uluslararası ilişkilerde bulunduk.
—1968 yılında, katıldığımız Uluslararası Rizzoli basın ilanları yarışmasında siyah-beyaz dalında tekrar bir ülke birinciliği kazandım,
—1969 yılında, bir “Nü” konulu kişisel fotoğraf sergisi daha açtım.
—1970 yılında, katıldığımız o yılın Uluslararası Rizzoli basın ilanları yarışmasında da ve yine siyah-beyaz ilanlar dalında büyük ödül kazandım.
İki yıl sonra da, yine ilerideki yaşamımda büyük etkileri olacak olumsuz bir olay yaşadım; 1953 yılında iki büyük ameliyatla tedavi edilmiş olan sol gözümdeki retina yırtılması tekrarlandı. Bu sefer İsviçre’ye giderek orada iki büyük ameliyat geçirdim Sonraki yıllarda zaman zaman Lazer uygulaması da dâhil olmak üzere defalarca kontrol ve tedavi için İsviçre’ye gittim.
1979 yılı sonbaharı sevgili babamın aramızdan ayrılışı,-Ebedi maşrıka intikali- ile bizleri derin üzüntüye sevk etti.
On yıl kadar iyi bir düzeyde devam eden göz sağlığım 1980 yılında Glokom nedeniyle tekrar bozuldu. Çeşitli ilaç ve Lazer tedavileri sonucu bir on-oniki yıl daha sağlığını koruyabildim.
1981 yılı Haziran ayının 15’inde yaşamım boyunca tanık olduğum şok edici nitelikteki rastlantıların üçüncüsü Çok sevdiğim kayınpederim Cevdet Sırt’ın ani ölümüydü. Ertesi gün yani doğum günümde onu toprağa veriyorduk.
On yıl sonra, 1991 yılında, kayınvalidemi, ondan iki yıl sonra da 1993 yılında annemi kaybettik.
1992 yılında, önemli bir mutlu olaya da tanıklık etti, sevgili kızımız Hande, sonradan bir oğul gibi yüreğimizde yerini alacak olan Metin Yüce ile evlenerek kendi yuvasını kurdu.
O yıl, artık epey zamandır fark edilmeye başlayan her iki gözümdeki Katarakt, nihayet 1994 yılında paralel iki ameliyat ile giderilmeye çalışıldıysa da, sonuçta sol gözümü artık kurtarmak mümkün olamadı.
1993 yılı da sağlığımda önemli bir olaya tanıklık etti, Mart ayının son günü geçirdiğim bir Enfarktüs krizi sonucu on gün kadar hastanede yatmak zorunda kaldım. Ancak, bu olay kırk yıl boyunca tiryakisi olduğum sigaradan kurtulmama da yaradı.
1998, gelir gelmez, Ocak ayında sevgili torunum Şiva’yı, (Şiva Ege Yüce’yi) de beraberinde getirdi.
Çocukluğumda, babamın evde zaman zaman gemi modelleri yaptığına tanık oluyordum. İlerleyen yıllar içinde O’nun jiletlerinden çalarak yine O’nun modellerinden artan Balsa parçalarını yontmaya çalışıp, minik gemi modelleri yapmaya çalışıyordum.
1953 yılında, biriktirebildiğim harçlıklarınla ilk ciddi anlamda bir gemi kitabına sahip olabildim, bu “Janes Fighting Ships” 1952-53 yıllığıydı.
1955–60 arasında birçok küçük ölçekli savaş gemisi modeli yaptım ve bunların hemen tamamını yakınlarıma, arkadaşlarıma, yeğenlerime hediye ettim. Bu arada birçok kitap ve dergi satın alıyor, yurt dışından planlar, kitaplar getirtiyordum.
Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki yıllarımda, benim gibi deniz ve gemi âşıklısı arkadaşım Yücel Köyağası ile bazen o tarihte Dolmabahçe camii içinde bulunan Deniz Müzesi’ne gidip, Celâl Gemi’nin çalışmalarını izler, hatta basit yardımlarda da bulunurduk.
1975 yılında deneysel olarak bir Osmanlı kadırgası yapımına başladım, yoğun araştırmalar sonucunda 1977 yılında bu çalışmamı nihayet tamamlayabildim. Ertesi yıl Gemi Modelciliği konusunda bir derneğin kurulmuş olduğunu öğrenince bu derneğe üye oldum.
İki yıl sonraki genel kurulda yönetim kuruluna seçildim. 1981 yılındaki Uluslararası “Atatürk ve Deniz” sergisinin ardından yapılan genel kurulda Başkan yardımcılığına getirildim. 1983 yılında beş kişilik bir ekip olarak Bükreş’teki uluslararası gemi modelleri yarışmasına katıldım. 1985 yılındaki genel kurul toplantısında dernek yönetim kurulu başkanlığına seçildim. O yıl daha gelişmiş, daha bilimsel nitelikte bir kadırga modeli yapımına başladım. Bu modeli, araya giren kitap çalışmalarım nedeniyle çok uzun bir sürede, neredeyse on yıl içinde tamamlayabildim.
Gemiler ve tarihleri konularındaki çalışmalarımın yoğun bir ortama sürüklenmesi nedeniyle, model yapamaz hale düşünce bu boşluğu doldurabilmek amacıyla 700 ölçekli ufak plastik modellerle avunup o konudan da geri kalmamaya çalıştım.
1978 yılında Gemi Modelcileri Derneğine girişimin ardından bir üye arkadaşım vasıtası ile Bernd Langensiepen ile yazışarak tanıştım. O ve ben, ayrı ayrı ama büyük ölçüde aynı anlayışta çalışmalar yaptığımızı anlayınca, bunları birleştirip daha verimli bir hale getirmeye karar verdik.
Bu yöndeki ilk girişimimiz, Almanya’da 1988 yılında basılan “Ottoman Torpedoboats and Destroyers” adlı müşterek kitabımızın basılması oldu.
Daha sonra ünlü Conway yayınevi bize başvurarak bu çalışmamızı daha genişleterek yapmamızı isteyince, Bernd ile beraber 7–8 yıl sürecek olan çok yoğun bir çalışma dönemine girdik. Sonuçta 1995 yılında İngiltere’de basılan “The Ottoman Steam Navy” ortaya çıktı. Bu kitabımız daha sonraki yıllarda US Naval Insitute tarafından da liste kitapları arasına alındı.
Zaman zaman, küçük partiler halinde de olsa Türkiye’ye ithal edilen bu kitabımızı daha geliştirdim ve Türkçe çevirisi de eklenmiş olan yeni versiyonunu “Osmanlı Donanması” adı ile oluşturdum. Kitap, 2000 yılında Kaptan Yayıncılık tarafından bastırıldı.
’90 lı yılların sonlarında ilgilenmeye başladığım “İstanbul’un kent içi deniz ulaşımı” konusu önceleri Rahmi Koç’un, daha sonra Hasan Çolakoğlu’nun dikkatini çekti ve sonunda TEB tarafından bana bu konuda bir kitap hazırlamam sipariş edildi. “Şirket-i Hayriye’nin Boğaziçi Vapurları” adlı bu kitabımı da Kaptan Yayıncılık 2002 yılında bastırdı.
Kuruluşundan itibaren birçok konuda yardımcı olduğum “Rahmi M. Koç” müzesi için, önce “B24 Liberator” uçağı konusunda, daha sonra “Sultan Abdülaziz’in Saltanat vagonu” konusunda tarihsel araştırmalar yaparak bulgularımı müze için broşür, kitapçık ve panolar halinde oluşturdum. Bu bağlamda yaptığım üçüncü çalışma, TCG Uluç Ali Reis denizaltı gemisinin müze tarafından sergilenmesi nedeniyle hazırladığım, “TCG Uluç Ali Reis ve Türk Denizaltıcılığı” adını taşıyan kitapçıktır.
Uzun yıllardır hep kaçındığım bir konu 2004 yılında, artık hiç itiraz edemeyeceğim bir şekilde karşıma çıktı. Bir yandan Türkiye’deki tüm çalışmalarımı yayınlayan dostum Turgay Erol, diğer yandan Türkiye Sualtı arkeolojisi Vakfı tarafından, Osmanlı donanmasının makine öncesi yani kürek ve yelken dönemi gemilerine ait bir çalışma yapmam istendi.
Bu çalışmamın ürünü olan “Kadırgadan Kalyona Osmanlıda Yelken” adlı yapıtımı sıfırdan beş buçuk ay gibi bir sürede hazırladım.
© 2011 Ahmet Güleryüz | İletişim : studyografik@yahoo.com.tr
Site Yapımı: H.Veysel Güleryüz | İletişim :veyselgleryuz@glail.com